Perşembe, Ağustos 30, 2007

Lastik Ocağı

Ekoköy grubundan Ayla Seyhun'un gönderdiği linten bulduğum güneş ocağı projesini Türkçe'ye çevirerek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Projenin orijinal İngilizce metnini bu linkden bulabilirsiniz.


LASTİK OCAĞI

Bu güneş ocağı, zor bir soruna kolay bir çözüm üreten, mimar Suresh Vaidyarajan tarafından bulunmuştur. Suresh Vaidyarajan son bir yıldır yemeklerini bu güneş ocağında pişirmektedir. Bu benim gördüğüm en basit güneş ocağıdır.



Yemek pişirmek için çok büyük miktarlarda odun, gazyağı ve petrol türevlerine ihtiyaç duymaktayız. Güneşin çok büyük miktardaki enerjisini yemek pişirmek için kullanamaz mıyız?






Eski bir araba iç lastiğini alalım. Eğer lastik patlak ise onartalım. Lastiği şişirelim ve bir tahta zemin üzerine koyalım.







Kapağı ile birlikte bir alüminyum tencere alalım. Tencerenin dışını siyaha boyayalım. Khichdi yapmak için gerekli olan pirinç, tuz, dereotu ve su gibi malzemeleri pişirme kabımıza koyalım.













Pişirme kabımızı lastiğin içine yerleştirelim. Lastiğin üzerini bir pencere camı ile kapatalım. Üç saat içinde Khichdi pişecektir.












Peki bu nasıl oldu? Lastik çukurundaki bölge, kapalı havanın girip çıkamadığı bir oyuk görevi görmekte. Güneş ışınları camdan içeri girerek içeride hapsoluyor. Tenceremizin ısısı yavaş yavaş artıyor ve yemeğimiz pişiyor.


- - - - -
Lastik Ocak fikri için bir Türklük yapmadan duramayacağım. Şimdi diyorum ki, araba lastiği yerine kamyon lastiği kullansak diyorum. Böylelikle daha büyük bir alana sahip olur, daha hızlı yemek pişirebilir yada daha büyük bir yemek kabı ile yemek pişirebiliriz.

Denemek lazım bu lastik ocak projesini. Mümkünse kamyon lastiği ile...

Salı, Ağustos 28, 2007

Kaman ziyareti ve Ceviz Tutkusu



Ceviz tutkum beni Kaman'a kadar götürdü. Ceviz üzerine araştırma yapmaya Kaman cevizlerini duyduktan sonra başlamıştım. Geçen hafta Ankara'ya kadar gitmişken Kaman'ı da göreyim istedim. Gölbaşı üzerinden Kaman'a giden yol berbat durumdaydı. Yol genişletme çalışması nedeni ile sık sık 4-5 km boyunca toprak yolda gitmek zorunda kaldım.

Kaman'da Ak Fidancılık'tan Deniz İkizoğlu ile görüştüm. Deniz Bey ile daha önce tanışmamıştım ve Kaman'a geleceğimi haber vermemiştim. Deniz Bey bir eczacı, eczanesinde buluştuk ve bir süre sohbet ettik. Deniz Bey fidanlığını ve kurduğu bir ceviz bahçesini gezdirdi bana.

Kaman'da her yerde ceviz ağacı görebiliyorsunuz. Kaldırım ve yol kenarlarında, hemen hemen her evin bahçesinde ceviz ağacı var. Deniz Bey'in fidanlığı da evinin arkasındaki büyük bahçede. İki yaşındaki köklü Kaman 5, Kaman 1, Şebin ve Bilecik fidanlarını inceledik. Deniz Bey torbalı fidan dikiminden ziyade, çıplak köklü fidan dikimini tavsiye etti. Çıplak köklü iki yaşındaki ceviz fidanları 13 tl, torbalı fidanlar 10 tl imiş. Bu bilgi beni şaşırttı. Torbalı fidanların dikim için daha uygun ve fiyatlarının daha pahalı olduğunu biliyordum. Ceviz hasadı ile ilgili olarak cevizlerin yeşil dış kabuklarında çatlamalar başladığında hasat edilebileceği belirtti. Fırsatını bulmuşken ceviz hasadı ile ilgili kafama takılan bir soruyu Deniz Bey'e sordum.
- Zeytin hasadında kullanılan vibrasyonlu makinalar ceviz hasadında da kullanılabiliyor mu?
- Evet, olgun cevizler bu tip makinalar ile kolaylıkla hasat edilebilir.

Deniz Bey'in eczanesindeki sohbetimiz sırasında ceviz bahçesi sahibi bir Kaman'lı ile tanıştım. Bahçesi bu sene 4 yaşına ulaşmış. 2 sene önce bahçe sulamasını eylül ayı ortasına kadar sürdürmüş. Bir sonraki sene ilkbaharında Kaman'da ve çevre illerde kuvvetli bir geç don olmuş. Bir önceki sene eylül ayı ortasına kadar yaptığı sulamadan dolayı yeni sürgünler yeteri kadar kuvvetlenemediği için geç ilkbahar donundan etkilenmişler ve o sene sürgünler çok az büyümüş. Ağustos ayının onbeşinden sonra sulama yapılmasını tavsiye etmediler. Yüksek taban suyu dışında (ki yüksek taban suyu, bahçe yapılacak tarlanın ilk analizleri sırasında fark edilebilecek bir durum) ceviz fidanlarının tamamen kurumasına yol açacak bir etkenin olmadığı belirttiler.

Kaman'da arazi fiyatlarını sordum. Suyu olan ve kaliteli toprağa sahip arazilerin dönümü 1000 tl iken, dönümü 400-500 tl ye ceviz bahçesi yapılabilecek arazilerin olduğunu belirttiler.

Deniz İkizoğlu'na bana zaman ayırdığı ve verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ederim.

Ziyaret edip tanışacağım iki ceviz yetiştiricisi daha var.
Aşılı ceviz yetiştiriciliğinden Selami Bayrak ve
cevizci 33 fidanlığı sahipleri ile de ilk fırsatta tanışmaya ve bilgi almaya çalışacağım.

Kanola Tarımı Ve Biyodizel Maliyeti

Kendi enerjimizi üretebilmek için epey kafa yormuştuk. Aklımıza yatan en uygun ve ekonomik kaynağın atık yağları kullanarak biyodizel üretmek olduğu fikrine varmıştık. İlgilenenler ENERJİ başlığı altındaki eski yazılarımızı takip edebilirler.

Kanola tarımı ve Biyodizel maliyeti konusunda yeni bir makaleye ulaştık. Tarımsal Pazarlama sitesinden Necmettin Türkoğlu'nun yazısını aşağıya ekliyoruz.


KANOLA TARIMI VE BİYODİZEL MALİYETİ


Kanola , kışlık ve yazlık ekilebilen bir yağ bitkisidir.Kışlık 1-15 Eylül de yazlık ise 15- 25 Nisanda ekilir.

1 dekara 700 gr ila 1kg arasında tohum atılır.

Kışlık ekimde 200 kg ile 400 kg arasında verim alınır.Yağ oranı %36 dır.Hasadı Haziran ayında olur.

Yazlık ekimde 120-200 kg arasında verim alınır yağ oranı % 36 dır.Hasadı Ağustosta olur.

Kanola nın kışlık ekimi tavsiye edilir. Yüksek verim almak için 15 Eylül e kadar çıkışın sağlanması gerekir. Don olan bölgelerde 5-6 yaprağı tamamlamasa eylül ayında donar. Rozet devresini tamamlayan bitkiler çeşit iyi ise dondan zarar görmez. Erken ekim ve sulama yüksek verim ve yüksek yağ oranı demektir.

Ekim havalı veya hassas mibzerle yapılır. Kanola ekim mibzerleri de vardır.Yabancı ot ilaçlaması ekimden 10 gün önce yapılır.Toprağa yapılan ilaçlama trufliralin adlı ilaçtır. Bu ilacı toprağa atıp karıştırmak gerekir.Toprağın nemli olması gerekir. Bu ilaç topraktaki yabancı ot tohumlarını öldürmektedir.İlaçlamadan 15 gün sonra ekim yapılabilir. Bu ilaç atılan yere o sezon buğday ekilmez.Toprak PH şının 5-7 olması istenir.

Ekim derinliği 2-3 cm yüzlek olmalıdır. Bitkinin çıkışı zordur. İlk gelişmesi yavaş olur. Sonra hızlı büyür.

Eylül ayında çıkışın olması için mutlaka nem olmalıdır. Bu nem
a- Toprakta
b- Yağış yoluyla
c- Sulama yoluyla sağlanmalıdır.

Toprakta yeterli nem yok ise mutlaka çıkış için sulama yapılmalıdır. İlkbaharda yapılacak sulama ise verimi artırır. Çıkışta metrekarede 60 kadar bitki olması istenir.

Gübreleme; ekimde dekara 15 kğ DAP +10kğ Amonyum sülfat atılmalıdır.Sapa kalkma da da 15 kğ Amonyum sülfat verilir. (Ekimde 30 kğ/dekar 20.20.09 verilebilir.Sapa kalmada mutlaka sülfatlı gübre tercih edilmelidir.

Mart ayında sapa kalma ve çiçeklenme başlar. Zararlılar mutlak takip edilmelidir. Yaprak biti , lahana iç kurdu görülürse hemen ilaçlama yapılır.Nemli bölgelerde mantar görülebilir. İlaçlama yapılabilir.

Çiçeklenme döneminde yapılacak olan sulama verimi artırır. Yoğun çiçek açar .Bu dönemde arılar döllenmeyi artırır. Bol bal verimi vardır.

Hasad Biçerdöver ile yapılır. Yüksek yağ oranı son günlerde oluştuğu için hasad yaş yapılmamalıdır. gecikirse dökülmeler ve verim kaybı olur. Gevreme var ise çok sıcak saatlerde hasad yapılmaz. Buğday biçerdöveri ile hasad yapılabilir. Biçerdöver seri kullanılmalıdır. Hasad da verim kaybı çok olduğundan dikkat edilmelidir. Depolama Yüksek yapılmaz. Nem %9 dan fazla ise serilerek veya makinede kurutularak depolanır. Yabancı ot tohumu fazla ise selektörden geçirilmelidir.

Ürün alınırken ;
Yağ oranına
Nem oranına
Yabancı tohum miktarına göre değerlendirilir.
Kanola bitkisi yemeklik yağ fabrikaları ve Biyodizel fabrikaları tarafından alınmaktadır.

2006 yılında alım fiyatı 45 Kr/kg destek 20 Kr/ kg iken
2007 yılında alım fiyatı 53 Kr/kg destek 23Kr/kg olmuştur.

Bu yıl ise sözleşmeli olarak ekim yaptırılmaktadır. 53 Kr/kg fiyat ve 23 Kr destek vardır. Desteğin artması beklenmektedir.

Sonuç olarak ; 1 Dekardan 1000 m2 den

200 – 400 kg tohum alınmaktadır.
1 kg kanola 53 kuruştur.
1 kg kanola ya 23 kuruş destek vardır.
1 dekara 1 kg tohum gider. 15 TL/kg dır
1 dekara 40 kg gübre atılmaktadır.
1 dekara 400 gram trifluralin ilaç atılmaktadır.
Sulama tercih edilmektedir. Çıkışta yapılmalıdır.
1 ton Kanola dan 400 kg yağ elde edilmektedir.

BİYODİZEL

Biyodizel ,kanola yağı ,soya yağı ,ayçiçeği yağı ,aspir yağı gibi bitkilerden elde edilen dizel motor yakıtıdır. Kaliteli bir biyodizeli dizel araçlar % 100 direk olarak yakabildiği gibi %5 -%10-%20 şeklinde dizele de karıştırabilir.

Biyodizel üretimi lisansa tabidir. Bu lisans EPDK tarafından verilmektedir. Lisan alabilmek için

1-Tesis sahibi olmak.
2- Belediye ve çevre ile ilgili evraklar.
3-TSE EN 14214 Belgesine sahip olmak.
4-EPDK ya başvuru harçlar ve diğer gerekli belgeler.

EPDK dan üretim lisansı alan firmalar ürettikleri malı direk olarak son tüketiciye satamazlar.Bu malı EPDK dan lisanlı bir ana dağıtıcıya vermek zorundalardır. Son tüketiciler bu malı ana dağıtıcının bayilerinden satın alabilir. Kendi ürettiği malıda şu an kendisi kullanamamaktadır. Kooparatifler için kendi üyelerine dağıtım yapabilmesi ile ilgili bir çalışma vardır ama henüz kanunlaşmamıştır.
İthal yağdan elde edilen biyodizel de 650 kuruş ÖTV vardır. Yerli maldan üretilen biyodizelde ise % 2 dizele % 2 harmanlanacak kadarına ÖTV yoktur. EN 14213 adı verilen yakıt biyodizelde ÖTV yoktur. Bu yakıt evsel amaçlı üretilmektedir.

BİYODİZEL ÜRETİMİNDE MALİYET
1 Kg Kanola 53 kuruş
% 40 yağ çıkar.
2,300 gr Kanoladan 920 g yağ çıkar. 920 gr yağ=1 litre
1 litre yağ dan 900 gram biyodizel üretilmektedir.
2,4 Kg kanoladan 1 litre biyodizel üretilir.
2,4kg*53 kuruş= 1,27 TL.yağ gideri , 0,3 TL Metil alkol , 0,15 TL diğer giderler olmak üzere 1,45 TL /Litre maliyet vardır.

Necmettin TÜRKOĞLU
Ziraat Mühendisi
0 532 393 47 15
www.betoser.com

1 Yaşındayız

1 Yaşımızı doldurduk. Beklediğimizden çok daha verimli ve dolu bir BLOG oluşturabildiğimizi düşünüyoruz.
BLOG'umuz ile ilgili birkaç veriyi paylaşalım istedik.
* BLOG'umuza en çok Prefabrik Evler ile ilgili arama yapan kişiler gelmiş. Ahşap Evler ile ilgili de epey arama yapılmış.
* Ceviz üzerine çok kafa yormamıza rağmen, kapari cevizden daha fazla aranmış.
* BLOG'umuz geliştikçe ziyaret eden kişilerin görüntüledikleri sayfa sayısı ve BLOG'umuzda kalış süresi artmakta. Bugün itibari ile ziyaretçilerimizin görüntüledikleri ortalama sayfa sayısı 2,4, ortalama BLOG'umuzda kalış süresi 3:58 dakika.

BLOG'umuza gelen arama kelimelerinden bazılarını altlarına yorumlarımızı ekleyerek aşağıya ekledik.

* Hangi meslek en iyi para yapıyor
Paragözlük bize uymaz.

* Şelale resimleri ve üstünde yazı olmalı
Ne demek istemiş anlayamadık ama sonuçta bizim BLOG'umuzu ziyaret etmiş.

* Gerçek yaşam gibi olan ama gerçek olmayan sanal oyun.
Cümleyi birkaç kere yüksek sesle okuduk, Başımız döndü.

* ne kadar işemek lazım
Niye böyle bir şeyi araştırmış ki? Bitene kadar işersin ve ne kadar olduğunu düşünmezsin

* çapa makinası bağçe için faydalı bir alet midir
"Bağçe" için faydalı bir alettir tabii.

* genç emekli ne yapar
Okunacak binlerce kitap, dinlenecek binlerce müzik ve çalınacak binlerce şarkı var. Merak etme genç emekli olunca yapılabilecek çok şey var.

* PARA YATIP EMEKLİ OLMAK
"para yapıp, emekli olmak" demek istemiş olmalı. Eh onun için birkaç formül ürettik.

* konservatuar lise 2 de nasıl gidebilir
???

* Bitkisel Atık Kızartma Yağı Alıcısı
Yine baş döndüren bir cümle.

* şeker kamışı araba
Bu konu ile ilgili 2 güzel çeviri yaptık.

* izmir alaçatı da yazlık satın almak istiyorum
Bilgisayarları bize cevap verecek akıllı makinalar zannediyoruz. Bu cümle buna güzel bir örnek. Biz olsak, Alaçatı + satılık + emlak kelimeleri ile arama yapardık.

* bana şalvar modelleri göster
Yine bilgisayarın cevap vereceğini zanneden bir soru ama durum daha vahim. Cümle emir kipinde.

* second life üyeligi üçretli mi
Evet üçretli...

* ağşap evler

* second life nasıl para
İyi para ama bize uymaz...


Bir güzel haber; ikinci yılımızda yeni yazarlarımız bize katılacak, katılmak isteyenleri bekliyoruz.

Pazartesi, Ağustos 27, 2007

YAYÇEP

YAYÇEP nedir?

“Yaygın Çiftçi Eğitim Projesi” nin kısa adı Yayçep. Televizyon yolu ile yaygın çiftçi eğitimini amaçlayan görsel programlardan oluşuyor. Üniversite yıllarımda çok televizyon seyretmezdim, (hala çok televizyon seyretmem) buna rağmen garip bir çekim etkisi olsa gerek ne zaman televizyon seyretsem Yayçep programları ile karşılaşırdım. Kanalı değiştirmez sonuna kadar yayçep programları seyrederdim. Tarıma ve çiftçiliğe olan sevgimde yayçep programlarının etkisi büyüktür.

Yıllardır yayçep programlarını nasıl bulurum diye düşünüyordum. Birkaç sene önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sitesinde yayçep filmlerini buldum.

Hayvancılık,
Bitkisel Üretim,
Zirai Mücadele,
Gübreleme, Tarımsal mekanizasyon
Gıda ve Beslenme
Sosyo Kültürel Program

Ana başlıkları altında yayçep filmlerini buldum. Ve Fakat nasıl temin edebileceğim bu adreste yoktu. Sitede yer alan bir kaç yere telefon ettim. Yayçep filmlerinin internet üzerinden sipariş verildiğini öğrendim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sitesine geri dönüp her yeri inceledim, yayçep filmleri sipariş verebileceğim bir bağlantı bulamadım. Bir şekilde Ankara’ya gidip alacağım güne kadar bir daha araştırmadım.

Geçen hafta yıllar sonra Ankara’ya gittim. Yayçep filmlerini almak, Ankara’da yapmam gereken işler arasında idi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın web sitesine girip adres almak için google’da arama yaptığımda, bir başka adresi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yayın Dairesi Başkanlığı’nın adresini gördüm. Yıllar önce bulmam gereken adres bu adresmiş. (Gülen Surat). Neyse, Ankara’da olduğuma göre adresi ve almayı düşündüğüm programların listesini not ettim. Ertesi gün, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yayın Dairesi Başkanlığı’na gittim. Ve nihayet Yayçep filmlerine ulaştım.

24 adet yayçep programı aldım. Almak istediğim bazı yayçep programlarını şimdilik almadım, ne de olsa artık internet üzerinden nasıl sipariş verebileceğimi biliyorum.

İlgilenenler yayçep vdc’lerine ait tüm detayları bu linkden bulabilir, nasıl satın alabileceğini öğrenebilirler.

Salı, Ağustos 21, 2007

İki haber

İki haberi paylaşmak istiyorum. Biri ülkede, hatta benim şehrimde, rüzgar enerjisinin kullanımı ile ilgili güzel bir haber.

Diğeri, yakın bir zamanda uçsuz bucaksız pamuk tarlaları olan(konyada bitmeyen bozkır can sıkardı yolculuklarda, oysa çukurova'da yeşil beyaz tarlaların keyfi başka olurdu), her yaz binlerce "ırgat"a iş olanağı sağlayan Çukurova'nın bugünkü hali nedeniyle yapmak zorunda kaldığımız pamuk ithalatının vehametini gösteriyor.

Çarşamba, Ağustos 15, 2007

Hüdaverdi Kapari


Bir süredir Ozzi'yi(köpeğim) gezdirirken, evimin hemen yanındaki boş arazide, beyaz çiçek açan bir bitki görüyordüm. Sarmaşık gibi yerde yayılarak büyüyen bitki, beyaz çiçekleri dışında çok ilgimi çekmiyordu. Geçen hafta yerde büyüyen bitkinin beyaz çiçeklerinin yapısına dikkat ettiğimde, taç kısımlarının büyükçe bir kapariye benzediğini fark ettim. Yere çömelerek bitkiyi daha dikkatli incelemeye başladım. Bitkinin dallarının uçlarına doğru küçük küçük çiçek tomurcukları vardı. Tomurcuklardan bir kaçını kopardım, tomurcukları koparırken bitkinin dikenleri elime battı. Kopardığım tomurcukları kokladım, inceledim. Evet, bu bitki kapari. Hüdaverdi Kapari.

Kapari tomurcuklarını gün gün toplayıp, salamuraya basmayı düşündüm. Köpeklerin sıklıkla gezdikleri ve çiş yaptıkları bir yerde olduğu için bu fikrimden vazgeçtim.

Doğadan, hüdaverdi kaparimden, ürün elde etmeyeceğim ama şimdi kapariyi nerede görsem tanır hale geldim. Biraz bilinç, biraz dikkat, biraz bilgi ile şehrin göbeğinde bile hüdaverdi kaparilerin olduğunu görüyorum.
VE farkında olmadan yanından gelip geçtiğimiz ne kadar çok faydalı bitkinin olduğunu düşünüyorum.

Derin'i konu mankeni olarak kullanarak çektiğim Hüdaverdi Kaparimin (Derin'in arkasında yerde) resmini yukarda görebilirsiniz.

Pazartesi, Ağustos 13, 2007

ÇEVRE KREDİ

Ne zamandır üzerinde düşündüğümüz, planladığımız, hesaplamalarını yaptığımız projeyi bir türlü yazıya döküp tamamlayamıyorduk. Hani aklınıza bir fikir gelir, komik duruma düşeceğinizi düşündüğünüz için kimseye söylemezsiniz ya, işte öyle bir fikir bizim projemiz. Aynı zamanda büyük gelir elde etmekte mümkün projemizden. Hatta bu yüzden patent almayı bile düşündük. Projemiz üzerinden yapılacak her anlaşmadan 1 lira alsak, 1 milyon anlaşma imzalansa, 1 milyon liramız olacak. İşin güzel yanı imzalanan her yeni anlaşmadan para gelmeye devam edecek. İnternet bu şekilde basit/komik bir fikri satarak çok zengin olan insan ile dolu. Biz neden olmayalım?

Projemize patent almadık, bir sunu dosyası olarak hazırlayıp yayınlamaya karar verdik, sonuçta Tesla olmayı seviyoruz ve hayatta bazı şeylerin parasal karşılığının olmadığını düşünüyoruz. Alternatifsiz olmadığımızı bilelim istiyoruz, bireysel/aile bazında yapacağımız girişimlerin artması durumunda büyük değişimleri yaratabileceğine inanıyoruz. Bu yüzden sunumda hazırladığımız fikri ne kadar çok kişiye ulaştırır bilinçlendirirsek, şimdilik hayal görünen projemize kaynak sağlayacak kurum bulabiliriz.

Gelelim projemize.

Bizim gibi maaşlı çalışan, ceviz bahçesi kurmak isteyen fakat gerekli birikimi olmayan ve uzun yıllarda birikimi olma ihtimali görünmeyen kişiler ne yapabilir?

Tüm sistem kilitlenmiş. “İşçisin Sen, işçi kal” gibi bir durum söz konusu. Ziraat bankası, ziraat kredisi veriyor ama Türkiye genelinde birçok maaşlı çalışanın maaşı, hayat standartını değiştirmeden, kredi geri ödemesi yapmasını mümkün kılmıyor. Vadesi kısa ve sadece çiftçilere veriliyor. Benim gibi çiftçi olmayan ama olmak isteyenlerin çiftçi olması Ziraat Bankasınca istenmiyor anlaşılan. Diğer bankaların tüketici kredisi ile bahçe kurmak ve kredi ödemesi yapabilmek nerede ise imkansız görünmekte. Ee, peki ne yapacağız, kaderimize razı olup, işçi kalmaya devam mı?

Fikir üretmek bedava, internette yayınlamak yine bedava.

Ceviz bahçesinin kuruluşundan itibaren;
20 yıllık ürün geliri ortaklığı karşılığında, 20 yıl vadeli ucuz kredi veren bir finans kuruluşu olsa. 20 yıl içinde elde edeceğim ürünün %15’i ni ceviz bahçesinin kurulması için gerekli parayı sağlayan finans kuruluşuna versek.
Karşılığında 20 yıl vadeli güncel konut kredisi oranının ¼ ü tutarında faiz ödesek.

Çarp, böl, topla, çıkar... Eveet, bu koşulları sağlayacak bir finans kurumu olsa 30 dönüm ceviz bahçesi kurmak için gerekli olan 43.000 tl yi aylık 294 tl geri ödeme ile kullanabiliriz. Aylık 294 lira geri ödeme yapabiliriz. Ödeyemezsek 20 dönüm bahçe kurmayı planlarız aylık 200 tl öderiz, birçok maaşlı çalışan da geleceği için aylık 200 tl ayırabilir. Birçok maaşlı çalışan bireysel emeklilik primleri için bu kadar para ayırmıyor mu? Karşılığında ne elde edecekler? Bir defalığına verilen komik bir emeklilik birikimi.

Peki asıl amacı daha çok para kazanmak olan finans kurumları neden böyle bir “güzellik” yapsın? Güncel konut kredi faiz oranı aylık 1,44 üzerinden 20 yıl vadeli 43.000 tl veren finans kurumu 20 yılın sonunda 110.568 tl faiz geliri elde etmekte. Finans kurumu güncel konut kredisi üzerinden ¼ tutarında indirim yapma karşılığı, ceviz bahçesine %15 ortak olması durumunda, 20 yılın sonunda elde edeceği ürün geliri artı faiz geliri toplamı 121.450 tl olacak. Cevizin, iç ceviz olarak katma değerli ürün halinde satışa sunulması durumunda finans kurumunun kazancı 250.000 tl seviyesini bulabilecek. Finans kurumu daha fazla para kazanıyorsa neden bu projeyi desteklemesin? İşin bir de çevreci kurum imajı var. Boy boy çevre için bunu yapıyoruz reklamları, geri dönüşümlü kağıt kullanmakta öte çevreci bir yaklaşım yok. Aslına bakarsanız krediyi verecek kurum için “Banka” kelimesini kullanmamamızın bir nedeni projenin “faizsiz kazanç” sloganlı finans kurumlarının yapısına daha uygun olması. İşte size gerçek anlamda bir kar zarar ortaklığı. Hatta Çevre Kredi yerine Yeşil Kredi dersek, çift yönlü bir anlamda kazandırmış oluruz.

Kredi alan kişi aylık 294 tl geri ödeme yapacak. Bahçe kuruluşundan sonra 6. yılda bahçeden elde edeceği gelirin aylık karşılığı tahmini 400 tl olacak. 6. yıldan itibaren kredi ödemesi için cebinden para çıkmayacak. 10. yılda bahçeden kazanacağı yıllık gelir 12.000 tl seviyesini bulacak. İsterse 10. senede krediyi kapatabilir. (Kredi kapama şartları ne olur? ayrı bir düşünce fırtınası gerektirir.) 15. senede yıllık kazancı 45.000 tl (aylık 3.700 tl) seviyesini bulacağı için isterse bireysel emeklilik ve SSK da olduğu gibi yaş sınırına bakmadan “emekli” olabilecek. 20. senesini dolduran ceviz bahçesi azami verim seviyesine ulaşmış olacak. Bahçenin yıllık ürün geliri tahmini 150.000 tl olacak. Vee güzel haber, 20.seneden sonra yaklaşık 100 sene daha yıllık 150.000 kazanmaya devam edecek. Tüm bu sürecin sonunda, yaklaşık olarak bahçe kuruluşundan 120-150 yıl sonra, ceviz ağaçlarını kereste olarak satabilecek ve tahminen 750.000-1.000.000 tl para kazanabilecek.

Türkiye’nin kazancını hesaplamak başlı başına bir rapor konusu. İlk akla gelenler; 30 dönüm bahçeye 450 ceviz ağacı dikilebilmekte. Şu an bireysel emeklilik sistemine üye kişi sayısı 1.500.000 kişi. Gelecekleri için 1.500.000 kişinin ceviz bahçesi kurduğunu düşünelim: 675.000.000 ceviz ağacı, 45.000.000 dönüm ağaçlandırılmış alan demek. Akla hemen bu kadar ceviz üretimi olursa cevizin fiyat düşer geliyor. Ceviz çalışmasını yaptığımız bir ürün, ceviz bahçesi yerine, kestane, nar, keçiboynuzu, antepfıstığı, defne bahçesi gibi farklı alternatifler üretilebilir. Bu proje sayesinde kırsal alanda sağlanacak istihdam, tersine göç gibi birçok makro konuya değinmiyorum bile.

Birey kazandı, finans kurumu kazandı, ülke kazandı. Niye kimse bunu uygulamayı düşünmüyor?

Birey: Hayat, gelecek, emeklilik adına çok sınırlı sayıda alternatif bildiği için sorgulamadan sunulan paketlerden birini satın alıyor. Satın alan olduğu sürece kötü ürünler piyasadaki varlıklarını sürdürebiliyorlar. Kötü ürünlere talep düşmediği sürece yeni ve kaliteli ürün alabilme şansları olmayacak. Üzerimize düşen kötü ürünlerini satın almamak. (Bakınız Tofaş kuş serisi, kuş serisi Türkiye piyasası için üretilebiliyor mu artık?)

Finans kurumu: Taşın altında elinin olmasını istemiyor. Her zaman kasa kazanır gibi bir durum söz konusu. Her zaman parayı veren kazanıyor. “Faizsiz Kazanç”, kar zarar ortaklığı pirensibi ile çalışan finans kurumları: İşte size kar zarar ortaklığı, işinize gelirse tabii... Farklı ve süslü paketler ile geleceğinizi düşünüyoruz deniliyor. Reklamlarda, tatil yapan, hamakta uyuklayan, çocukları ve torunları ile gülümseyerek oyun oynayan insanlar. Bakın sizin geleceğiniz de böyle olacak mesajı veriliyor. YALAN. Bir kere sistem posanız çıkmadan dışına çıkmamanız üzerine kurulu. 56 yaşına kadar ödeme yapmak zorundasınız. 56 yaşından sonra halen tam anlamı ile sağlıklı iseniz, ki hiç bir zaman 40 yaşında olduğunuz kadar enerjik ve sağlıklı olma şansınız yok, reklamlarda bize gösterilen hayatı yaşayabilirsiniz. Alıcı olduğu sürece çürük çarık satmaya devam. İyi uykular Türkiye.

Türkiye: İşi ülke kaynaklarını verimli kullanmak, insanların mutluluğunu sağlamak olan yönetimdeki kişiler, bizim bile tasarlayabildiğim, ülkeye katkısı sayfalar sürecek bir raporla anlatılabilecek bir projeyi, tasarlamaktan acizler mi? Aciz değillerse, niyet kötü.

Bu projeye ait detaylı rakamları ve sunumu linkinde bulabilirsiniz. Hesaplamalarımızı asgari gelir seviyesine göre düzenlemeye çalıştık. Fazla gelir, cep delmez.

Kendi hesaplamanızı yapabilmeniz için bahçe büyüklüğünü, cevizin kilogram fiyatını, tarla satın alırken dönümüne vereceğiniz bedeli, ortaklaşa bahçe kurmanız durumunda ortak başına gelir hesaplamasını, finans kurumunun faiz indirimi ve ortaklık paylarına ait rakamları değiştirerek kendi hesaplamanızı yapabileceğiniz excel dosyasını linkinden bulabilir ve kendi hesaplanamızı yapabilirsiniz.

Salı, Ağustos 07, 2007

Su


Ankara'da çok ciddi bir su sıkıntısı çekiyoruz bugünlerde. El yıkamak için suyumuz yok. 2 gün kesilecek denilen sular 3 gün kesik kalıyor, yüksekte kalan yerleşim alanlarına 36 saat sonra su gelebiliyor. Bunlar yetmez gibi birde su borusu patlıyor ve tonlarca su boşa akıyor.

Sabah uyandığımda huzursuz kalkıyorum; çünkü yine su yok. İnsanlar tahammülsüz şekilde dolaşıyor sokaklarda, kavga etmek için neden arıyorlar. Kokuyor sokaklar, caddeler. Böyle devam edeceğini düşünmek korkutuyor. 2025 yılında başlayacak diye tahmin edilen sıkıntı, çok daha önce başlayacak böyle giderse. Su savaşları senaryoları gerçeğe dönecek ve çok daha önce olacak bunlar.

Ne yapmalı bilmiyorum. Dere ağzında bir arazi alsak bile kurtuluş olmaz, bırakmazlar bize çünkü. Bu defa da orayı susuz kalmış insanlardan korumak için uğraşırız, ki suyu paylaşmamak da ayrı değerlendirilmesi gereken zor bir karar. Sonuçta bireysel bir çözüm bizi kurtarmayacaktır.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Hayrettin KARACA: PARAM VAR AMA TÜKETMEYE HAKKIM YOK!

TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca ile yapılan bir röportajı buldum. Yazıyı aldığım yerde kaynak belirtilmediği için kaynak gösteremeyeceğim.

Geçen gece NTV'de yayınlanan Yorum Farkı programında, Emre Kongar, Özal'ın Türkiye'de değiştirdiği en önemli şeyin ahlak olduğunu belirtti. "Özal Türkiye'nin ahlakını bozdu" dedi. Bunun içindir ki biz 80 kuşağı, aşağıdaki yazıda belirtildiği gibi zengin, fakir çocukların bir arada sokakta oynayıp, mutlu olduğu son kuşağız.

Ve biz 80 kuşağı yetişkinleri hızla kirleniyoruz...

- - - - - - - - - - - - - - - -

Hayrettin KARACA: PARAM VAR AMA TÜKETMEYE HAKKIM YOK!


Kırmızı süveteri delik deşik olmasına rağmen hala üzerinde; ayakkabısı da
yamalı. Sökük paltosunu, pantolonunu, yakalarını ters-yüz ettiği
gömleklerini yıllardır kullanıyor. 10 yıldır hiçbir şey almamış üzerine.
Karaca markasının ve TEMA Vakfı'nın kurucusu Hayrettin Karaca "param var
ama tüketmeye hakkım yok" diyerek 'al tüket ve yok et' diyen tüketim
toplumuna açtığı savaşla gurur duyuyor.

KOMŞUYA VER...

Dünyada tüm insanları doyuracak kadar yiyecek olduğunu ama gözü aç
olanları doyuracak hiçbir şeyin olmadığını söyleyen Karaca, Türkiye'de bir
zamanlar fakirleri aç bırakmayan kültürün nasıl yok olduğunu hüzünlenerek
anlattı. Televole kültürünün karşısında birtakım değerlerin yok olduğunu
söyleyen Karaca, çocukluk günlerinin "komşuyu aç bırakmayan" kültürünün
yeniden dirilmesiyle, açlıkla savaşılabileceğini söyledi. "Dünya ikiye
bölünmüş artık. Gözü açlar ve karnı açlar. İşte o gözü açları
doyurmayacağız. Bunların farkına küçükken vardım. Dilim kültürüm gidiyor.
Bağımsız bir Türkiye değiliz artık. En büyük acımız geri getiremediğimiz o
kültürümüzdür." diyen Karaca şöyle konuştu:

"Ben bir kasaba çocuğuyum. Varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Ama herkes
eşit şartlarda oynardı sokakta. Bütün çocuklar gibi ben de yalınayak
oynardım. Akşam olduğu zaman annem seslenirdi, avucuma bir kap sıcak yemek
koyarlardı. Kulağıma eğilip, 'Komşu anneye götür' derdi. Etrafımızda bizi
duyacak kimse yoktu ama, bu bana verilen 'Aman kimse görmesin Hayrettin'
mesajıydı. Komşu annenin yağını,odununu kim alır, kimse bilmezdi. Paylaşma
düzeni vardı, o kültürdü. Savaştan çıkmış bir Türkiye'de 'fakirim' diyen
çoktu ama 'açım' diyen yoktu. Oradan aldım bu kültürü. Kaybolan budur,
giden budur. Ama Anadolu'yu gezerken görüyorum ki, bu değerleri hala
yaşatanlar var."

UTANIYORUM...

Tüketim toplumunun rezalet hale geldiğini Karaca:

"Akmerkez'in önünden geçmeye utanıyorum, nedir bu ışıklar, bu rezalet.
'Yılbaşı' demek, 'Al, tüket, yok et, yaşamı mahvet' demek. O yüzden bu
yırtık kazağı gururla taşıyorum üzerimde. Global ekonomi insanları
kullanıyor. Ama bakın beni kullanamıyor, çünkü izin vermiyorum. Çok da
mutluyum. Bunu elimden hiç bir güç alamaz. İnanç herşeyi halleder"dedi.

"Açlıktan ölen her çocuğun katilleri vardır"diyen Karaca, ihtiyacından çok
tüketerek sınıf atlamaya çalışanları suçladı. Karaca, "Bugünkü tüketim iki
katına çıktığı gün, belki dünyada yaşam olmayacak. En büyük tehlike
gıdada. Bir Amerikalı çocuk doğduğunda 30 çocuğa eşdeğerde dünya
nimetlerini alıp götürüyor" diyerek dünyanın düştüğü durumu gözler önüne
seriyor.

TV SEYRETMİYOR...

Cep telefonu kullanmadığını, 5 yıldır TV izlemediğini belirten Karaca
şöyle devam etti:

"Okumakla mükellefim. Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu var. Malını
mülkünü verirsin orada biter borcun. Mesela Yalova'daki botanik bahçemi
vakıf yaptım ama borcum bitmedi topluma. Şimdi borcumu bilgi sahibi olarak
ve bunu aktararak ödüyorum. Okumak ibadettir. Okumamak cumhuriyete
ihanettir."

Oğlunu, eşini ve annesini kaybeden Hayrettin Karaca, "acılar karşısında
isyan ederek hiçbir şey kazanamazsınız, elde olan bir şey değil çünkü bu.
Ben acıyı da, mutluluğu da kabulleniyorum. Ama acılar hafızadan hiç
çıkmaz" dedi.

185 MİLYON AFRİKALI HERGÜN AÇLIKTAN ÖLME RİSKİ İLE YAŞIYOR...

Dünyanın durumunu değerlendiren Karaca şu yorumlarda bulunuyor:

"Birleşmiş Milletler 2004 Kalkınma Raporu'na göre, Afrika'da 323 milyon
insan günde 1 dolardan az bir gelirle geçimini sağlıyor. Temiz su
kaynağından mahrum 273 milyon kişi bulunmakta. İlkokul çağında okula
gidemeyen 44 milyon çocuk var. Yetersiz beslenmeden kaynaklanan ölüm riski
altında yaşayan Afrikalıların sayısı 185 milyon. Her yıl beş yaşının
altında ortalama beş milyon çocuk ölüyor. Zengin ülkeler yıllık
gelirlerinden yüzde 0,7'sini kurtarma amaçlı projelere yönlendirseler bu
sorunların hepsi ortadan kalkabilir."

"BİR" ÇOK GÜÇLÜDÜR.....

"Benim de vardı 40 tane kravatım. O zaman 30 yaşındaydım. Ben de tükettim,
ama bilerek yapmadım bunu." diyen Karaca, "Artık farkına vardım bunun. Ne
zamandır alışveriş yapmadığımı hatırlamıyorum, kendime sadece kitap
alıyorum. Nedir benim ihtiyacım? Doymam, sağlığım, barınmam, kuşanmam;
bunun dışında hiçbir şey tüketmeye hakkım yok. Gömleklerim var, yakası
çevrilmiştir, ayakkabılarıma bakarsanız, altı yamalıdır. Dokuz senedir bu
pantolonu giyerim, paltom yırtıktır. Param var ama tüketmeye hakkım yok!
Bunu herkes yapabilir. "BİR" çok güçlüdür. Atatürk bir kişiydi. Herşey
"bir" ile başlar. Bir yoksa iki olmaz. Ben de yakınlarıma örnek olmaya
çalışıyorum" diyor.

BİR ALYANS İÇİN 3 TON ZEHİRLİ ATIK...

TEMA Vakfı Yayınları'ndan çıkan "Dünyanın Durumu 2004" raporlarını
yorumlayan Karaca şu tespitlerini aktarıyor:

a.. Dünyada makyaj malzemesi için yapılan harcama 18 milyar dolar.
Dünyadaki tüm
kadınların üreme sağlığı için gerekli para 12 milyar dolar.
b.. Avrupa ve ABD'de evde beslenen hayvanların mamasına harcanan para 17
milyar
dolar. Dünyada açlığın ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi için
gerekli para 19 milyar dolar.
c.. Parfüme harcanan para 15 milyar dolar. Evrensel okur-yazarlığın
sağlanması
için gereken yıllık ek yatırım 5 milyar dolar.
d.. Deniz seyahatlerine harcanan para 14 milyar dolar. Dünyada herkese
temiz içme
suyu sağlanması için gerekli para 10 milyar dolar.
e.. Avrupa'da dondurmaya harcanan para 11 milyar dolar. Her çocuğun
aşılanması
için gerekli miktar 1,3 milyar dolar.
f.. Satışa hazır 1 ton altın elde etmek için 300 bin ton atık üretilir.
Başka bir
deyişle altın bir alyans için ortaya çıkan atık miktarı 3 tondur. Bu
atıkların çoğu siyanür ve kimyasal maddeler içerir.