Salı, Nisan 03, 2007

Second Life

Second Life: Yeni bir kimliğinizin, yeni bir işinizin, yeni bir ailenizin ve yeni bir hayatınızın olduğu sanal bir dünya. Üyelik ücretli...

Second Life’a üye olsana dedi geçenlerde bir arkadaşım.

Üç aşağı, beş yukarı, benim yaşımdaki birçok insana benzer bir hayatım var. Tam zamanlı bir işte çalışıyorum. Bir eşim ve bir kızım var. Sorumluluklarım ve yaşantım çok farklı değil birçok insandan. Bu birinci hayatım.

Neden Second Life’a üye olayım ki? Benim ikinci bir hayatım var zaten. Alternatif Yaşam Çiftliğini kurguluyorum ve bu çiftlikde yaşıyorum. Şimdilik sanal bir çiftlik, tıpkı Second Life’daki sanal hayat gibi, ama bir gün teoride olan bilgileri uygulamaya geçireceğim. Gerçek olacak Alternatif Yaşam Çiftliği. Second Life’daki karakterler duyarsızca sanal yaşamlarına devam edecekler.

Ve hatta Co-Part’ın basçısı olarak üçüncü bir hayatım var. Müzik yaparken çok eylenen, hayalleri olan üçüncü bir hayat bu.

Bu yazıyı yazmadan önce Second Life sayfasına girdim. 5.210.000 kişi bu dünyada “yaşıyor”. Bu kadar çok insan dünyaya, gelecek kuşaklara hiçbir faydası olmayacak sanal bir alemde yaşamak için para verip, üye oluyorlar. Geleceği olmayan sanal hayat oluşturmak için saatlerce uğraşacak kadar çok zamanları var.
İşin bir de para boyutu var. Üyelik ücretine bakmadım, diyelim ki kişi başı 1 dolar, 5.210.000 dolar para yapıyor. Kolay para... Ne için?

Matrix I, 13.Kat, Truman Show flimlerini ve Borges öykülerini düşünmeden edemiyorum. Ya gerçek sandığımız hayatımızda bir başkasının kurgusu ise?

Sonuç: Alternatif Yaşam Çiftliğini kurgulamaya devam.

Günün Kitabı : Abderalılar / Christoph Martin Wieland
Günün Albümü : Kedi Rüyası / Aisaminor

3 yorum:

Justin Biebery dedi ki...

Uzun zaman önce Second Life'a ilişkin bir yazı okumuştum Guardian'da. Yorumsuz, sadece bir tanıtım yazısı. Ben de merak edip bir bakmıştım. Teorik (mümkün olduğunca pratik olarak da) olarak bu tür şeyleri dışlayan biriyim hayatımdan. Kredi kartı kullanmayan, cep telefununa hala mesafeli yaklaşan biri olarak, Second Life gibi bir sanal oyunun parçası olarak zamanımı çarçur ettirmeyeceğim elbette kimseye. Ancak, oyunun popülerliği ve insanların yaşadıkları hayatlardan kaçma istekleri de gözönüne alınmalı. Doğa boşluk kabul etmiyor. Birileri insanların ihtiyaçlarını para makinesine dönüştürebiliyor işte böyle. Ancak gerçek anlamda alternatif, doğayla barışık, bireyselleştiren ve yalnızlaştıran değil, sosyalleştiren seçeneklere ihtiyacımız var.

Sen haklısın, insan kendi alternatiflerini kendi hayatında yaratabilir. Biraz hayalgücü ve çaba sarfetmek gerekiyor bunun için. Bize hazır sunulan seçeneklere tav olmak yerine, kendi seçeneklerimizi kendimiz yaratmamız gerekiyor. Ama bunun için yine bilinç gerekmiyor mu? Bu da nasıl ve nereden elde edilir. Eğitim yetmiyor işte gördüğümüz gibi. Bu tür şeylere ilgi duyan insanlar zaten çoğunlukla okullar okumuş, teknik olarak eğitimli insanlar. E o zaman eksik olan ne? Bunun cevabını aramak gerekiyor belki de...

faik murat unel dedi ki...

İnsanlardaki eksiklik zoru sevmemek sanırım. Televizyon seyretmek gibi kolay bir şey internet üzerinde sanal bir hayatı yaşamak.
Bunun için daha az okuyoruz, daha az yazıyoruz, daha az araştırıyoruz. Gerek televizyon, gerek internettin faydasız yanları bizi uyuşturuyor. Uyuştukça kabuğumuz kalınlaşıyor ve kırmamız zorlaşıyor.

Switch dedi ki...

Orwell 1984 derim ben ilave olarak. Insanin aklina dusmeye gorsun, gercek oluveriyor illaki. Second Life kesinlikle sadece hizli bir baslangic, yakinda enselerde jak girisi gormeye baslariz.

Kuzenim sabahtan aksama kadar Sims oynuyor ve ona bu oyunun amaci ne diye sorduumda bana "bu oyunun amaci yok yasanan bisey bu, senin bildiin amac odakli oyunlardan degil bu" dedi, kizdi hatta soylerken.

Diyemedim baska hicbisey.

Matrix evet.