Cuma, Nisan 13, 2007

Alternatif Emeklilik

BLOG dünyası Arapça yada İbranice bir kitap okumak gibi. Açılan ilk sayfa aslında kitabın son sayfası. Kitap okumaya kitabın son sayfasından başlamak gibi bir durum söz konusu. Yazdıklarınız içerik olarak “Ayşe’nin kırmızı elbisinin, derin dekoltesinden görünen, iri göğüsleri, aklımı başımdan aldı” türünden şeyler ise Ayşe’nin iri göğüsleri olduğunu bir yazı önce yada bir yazı sonra öğrenmeniz, konu bütünlüğü açısından size birşey kaybettirmeyecektir.

Benim yazdığım konuların bazıları birbiri üzerine kurulu. Bu sebepten dolayı aşağıdaki yazımı okumadan önce, Coca Cola’nın Formülü başlıklı yazımı okumanız, konu bütünlüğü sağlaması açısından daha faydalı olacaktır.

Üniversiteden mezun olalı ve çalışma hayatına başlayalı oniki yıl oldu. Uzun bir zaman gibi görünüyor oniki yıl. Halbuki mezun olduğun günü dün gibi hatırlıyorum ve aslında oniki yılın uzun bir zaman olmadığını fark ediyorum.

Oniki sene öncesine geri dönüp, hayatımda tek bir değişiklik yaparak ceviz bahçesi kurduğumu varsayayım. Mezun olduktan sonra yine aynı işlerde çalışmış olayım, aynı yılda evleneyim, aynı yılda baba olayım. Ceviz bahçesi ise büyümeye devam etsin. İlk beş yıl, her yıl cebimden 6000 YTL, bahçenin masrafları için vermiş olayım. Beşinci ve altıncı yıl aldığım ürün ile o zamana kadar yaptığım tüm bakım masraflarını karşılardım. Yedinci yıldan onikinci yıla kadar ceviz satışından, 250.000, 300.000 YTL civarında para biriktirmiş olurdum. Onikinci sene (bu sene) yıllık gelirim yaklaşık olarak 100.000 YTL olurdu. Bu kağıt üstündeki muhtemel senaryo.

İşler kötü gitse ne değişirdi? Ceviz bahçesinden istediğim verimde ürün alamasam bile, oniki yıllık ceviz ağaçlarını kereste olarak satar, yaptığım başlangıç masrafını fazlası ile çıkarırdım. Tarlanın mülkiyetinin hala bende olması ise yanıma kar kalırdı. Halen çalıştığım işe devam eder, kariyerimde ilerlerdim. Sıfır kayıp.

Geçmişi değiştiremeyiz, gelin ileriye bakalım...

Geleceğimiz için ne yapıyoruz?
Kimimiz halen okuyor, mezun olup “iyi” bir işe girmeye çalışacak.
Kimimiz bir iş buldu ve çalışıyor.
Kimimiz işi “sağlama almak” adına özel emeklilik primleri ödüyor. (Ki ben özel emeklilik sistemine inanmıyorum.)
Kaç sene sonra emekli olacağız?
Benim yaşımdaki biri için 20 yıl daha var. Üniversiteden yeni mezun biri için kabaca 40 yıl !!! Korkunç değil mi?
Emekli olunca neye sahip olacağız?
Bozulmuş bir sağlığa, lüks olmayan bir evi almaya bile yetmeyecek emeklilik ikramiyesine ve ay sonunu getiremeyeceğiniz bir emeklilik aylığına sahip olacağız.

“Bugün hayatımın geri kalanının ilk günü” (Sevmem bu cümleyi ama yeri gelince güzel oluyormuş.) diyebilir ve gelecek adına alternatiflerimize bakabiliriz. Hayatımızda tek bir değişiklik yaparak bir ceviz bahçesi sahibi olabiliriz. Şehirdeki yaşamımızı sürdürür, işimize, kariyerimize devam ederiz. Gelecek adına yaptığımız bu tek değişiklik sayesinde, şu anda kaç yaşında olursak olalım, altı, yedi yıl sonra “emekli” olabiliriz. Emeklilikten ne kasdettiğimi bir sonraki yazımda anlatacağım. Yirmili yaşlarınızda iseniz ve buraya kadar okurken “Bana ne ulan emeklilikten, içi geçmiş herif” diye düşünüyorsanız, size “emeklik”ten anladığım hakkında küçük bir ipucu vereyim. Müzik (çalmak, dinlemek, rock, vs) ve Edebiyat. “Emeklilik” sizin için sinemadır, tiyatrodur, resimdir, ona siz karar verin.

Oniki yıldır çalışıyorsanız ve çalışmalarınızın karşılığında biriktirdiğiniz 250.000-300.000 YTL niz ve halen çalıştığınız işten yıllık 100.000 YTL geliriniz varsa, yazdıklarımı göz ardı edebilirsiniz.

Ben yine her zaman olduğu gibi Alternatiflerimizi bilelim istedim.

Faik Murat Notu: Ceviz üreticileri ile maddi hiçbir bağlantım yok, benim için doğru ürünün ceviz olduğunu düşündüğüm için ceviz yetiştiricisi olmayı planlıyorum. Sizce doğru ürün badem, nar, zeytin, erik yada şeftali yetiştiriciliği olabilir. Bu durumda gelir elde etmeye başlama zamanınız, elde ettiğiniz gelir miktarı, ağaçların ömürleri gibi başlıklar değişir sadece. İşin özü aynı kalır Alternatif “emeklilik”

1 yorum:

güç&onur dedi ki...

"bazı idealler o kadar değerlidir ki o idealler uğruna kaybetmek bile zafer sayılır"
sayın faik bey sizin öncülüğünüzde tüm site yazarlarını ve yorumda bulunan tüm arkadaşları en içten dileklerimle, saygıyla selamlarım.

Sitenizdeki yazıların büyük kısmını zevkle ve coşkuyla okudum. "tamam" dedim "yalnız değilmişim, tek akıllı ben değilmişim, bi tane daha varmış o akıllıdan" dedim ve çok mutlu oldum. Yazdıklarınızın anlamını, önemini, ciddiyetini, gerekliliğini hissediyorum ve anlıyorum. verdiğiniz reçetelerin tüm haplardan daha etkili olduğunu düşünüyorum.
yaşamın bir anlamı olmalı...
bende öncelikle ceviz olmak üzere ekonomik değeri yüksek ürünlerden bir bahçe ve bunun akabinde bir yaşam tarzı oluşturmak istiyorum.
çünkü:
1)Coca Cola nın formulünü bulduğuma inanıyorum.
2)Tesla kadar cömert olmaya çalışıyorum. ne kadar çok verirsek o kadar çok alınabileceği inancındayım, bu herşey için geçerli.. toprak, insan, madde, mana.. toplunmun kıtlık zihniyetine karşılık sizin gibi "bolluk" zihniyetindeyim. iktisatın tanımı "kıt kaynaklarla sonsuz insan ihtiyaçalrını karşılamak..." diye başlar. bence de kaynaklar kıt değildir, kıt olsada kaynak yaratmada fırsatlar ve alternatifler sonsuzdur. anahtar kelimelerden biri de "kanaatkarlık" olsa gerek. bu bolluğa ve kanaatkarliğe sahibim. her insan cömertliği kadar verir ve alır.
3) hayatım böyle devam ederse sonumun nasıl olcağı bellidir. geçim derdi, stres, huzursuzluk, amaçsızlık, yabancılaşma... bu yüzden bişeyler yapmalıyım ve ben yapcağım şeyi buldum.
4)geçen günlere hayıflanmak istemiyorum.
5) gelecek neslime dünyalığın yanında bir de "dünya" bırakmak istiyorum.
6) ölürken en çok bağıran insanlar hiç yaşamamış olanlarmış; asıl amacım ölüm anı geldiğinde huzurlu bir şekilde gözlerimi yummak.
7) ben değilsem, sen değilsen, kim bunları başarcak.

"güzelliğin sesi yavaş konuşur, o ses ancak en uyanık ruhlara sokulur" nietzsche

yazılarınızın devamını bekliyorum;
saygılarımla.
caner