Pazartesi, Temmuz 23, 2007

Kardeşin Duymaz

Susarlar Sesini Boğmak isterler
Yarımdir Kırıktır Sırça Yüreğim
Çığlık Çığlığa Yar Geceler
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar

Çoğalır Engeller Yürür Gidersin
Yüreğin Taşır Götürür Seni
Nice Selden Sonra Kumdan Öteden
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar

Yıkılma Bunları Gördüğün Zaman
Umudu Kesipte incinme Sakın
Aç Yüreğini Bir Merhabaya
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar

Zülfü Livaneli

Çarşamba, Temmuz 18, 2007

İmece Evi

Fark ettiğiniz üzere normal yazma sıklığımdan daha az yazı yazabilmekteyim. Son bir aydır, Alternatif Yaşam Planlaması çalışmaları için ayırdığım zamanımın nerede ise tamamını 12 Haziranda üye olduğum bir yahoo grubunun geçmiş mesajlarını okuyarak değerlendiriyorum. Grup 14 Ocak 2005’de kurulmuş, bugüne kadar 1900 mesaj yazılmış. Henüz 600 mesajı okuyabildim. Önümüzdeki hafta tüm mesajları okumuş olmayı planlıyorum. Tüm mesajları okuduktan sonra grupta yazılan mesajlardan edindiğim ve sizlerle paylaşacağım çok fazla bilgi, tecrübe, görüş, öneri ve eleştiri olacak.

Susam Sokağı yayınlanırdı eskiden. Gerçi Susam Sokağı yayınlanmaya başladığında ben 20’li yaşlarımdaydım ama yine de severek izlerdim. Susam Sokağında Mucit Macit adı ile yayınlanan bir bölüm vardı. Mucit Macit ıssız bir adada yaşayan bir bilim adamıydı. Kurbağa Kermit ne icat ettiğini öğrenmek için belirli aralıklar ile Mucit Macit’i ziyaret ederdi. Issız adada yaşadığından olsa gerek Mucit Macit’in icat ettiği her şey daha önceden icat edilmiş şeyler olurdu.

Alternatif bir yaşam kurgulanabileceğini 1997 yılının kasım ayında düşünmeye başladık. Internet dünyasının bizi getirdiği bilgi paylaşımı ve araştırma olanaklarının gelişmesi ile Alternatif Yaşam Planlaması blogunu oluşturarak ilk yazımızı 16 Ağustos 2006 da yayınladık. Blogumuz bir ay sonra yaşını tamamlayacak. Yazılarımız ve araştırmalarımız sırasında beklediğimden fazla çözüm ve alternatif öğrendik. Şimdilik hiçbiri ile yüzyüze tanışma şansımız olmasa da birçok yeni dostumuz oldu.

Üye olduğum bir diğer yahoo grubunda (temizenerji grubu) İsmail Yenigün’ün yazdığı mesajı okuduktan sonra mesajda verilen bağlantıya gittim ve İmece Evi ile tanıştım. Büyük bir heyecan ile sayfaları okumaya başladım. Hemen blogumuzda “Örnek Modeller” başlığımızın altına İmece Evi ile ilgili bir yazı yazmalıyım diye düşündüm. Evet, Türkiye’de Alternatif Yaşam fiilen oluşturulmuştu. Ve İmece Evi tek değildi, Türkiye'de 10'un üzerinde ekoköy girişimi vardı. İmece Evinde yapılan işlerin, tecrübelerin, projelerin kayıtları tek tek tutulmaktaydı.

İmece Evi sayfası içindeki Ekolojik Köy bağlatısından Ekoköy yahoo grubuna üye oldum. Yazımın başında belirttiğim üzere son bir aydır internette geçirdiğim zamanın nerede ise tamamını Ekoköy grubunda yazılmış eski mesajları okumakla geçiriyorum.

En kısa sürede sizlerle bu bilgi hazinesini paylaşacağımı umuyorum. Başlangıç olarak İmece Evi Kurucusu İsmail Yenigün'ün yaşamındaki radikal dönüşümün ilk mektubu;
Ekim,2004, tarihli yazısını okumanızı öneririm.

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

Amele

Mehmet'in yazdığı "Kimdir bu amele?" başlıklı yazıya bir yorum da ben yapacaktım ama baktım ki yazdıkça yazıyorum, konunun devamı bir yazı olsun dedim.


Bir dönem inşaat sektöründe çalışmış biri olarak AMELE’nin, Ustanın, Kalfanın inşaat sektöründeki karşılığını anlatayım.

Amele: Hiçbir vasfı olmayan, elinden bir iş gelmeyen, ustanın yanında kum getirmesi, tuğla taşıması, harç karması gibi işler için bulunan kimse. Yetenekli ise ustasından gördüklerini öğrenir ve usta olarak amelelikten kurtulur.

Usta: Demir ustası, kalıp ustası, duvar ustası gibi farklı uzmanlıklara sahip kişilerdir. Birçoğu kendi ustalığı dışında bilgili, becerikli değildir.

Kalfa: Uzmanlıklarına göre demirci Kalfası, duvarcı kalfası gibi ayrım söz konusu. İdari yetenekleri olan ustaların geldikleri nokta.

Son beş, on senede Türkiye’de oluşan vasıflı iş gücünün durumuna bakalım:

Hemen herkes “üniversite” mezunu artık,
Hemen herkes İngilizce biliyor. ( Dil bilmek göreceli bir kavram tabii ama sorduğunuz zaman herkes İngilizce biliyor.) İkinci-üçüncü dil bilinlerin sayısı artmakta.
Lisansüstü düzeyinde eğitim almak yaygınlaşmakta. Ne için? İş başvurularında Lisans düzeyinde eğitimi olanlardan bir adım önde olmak için.
Özel üniversitelerden yıllık onbinlerce dolar harcayarak mezun olanların sayısı artmakta.

Bu durum neyi getiriyor?

İyi eğitim almış bir lise mezunun yapabileceği bir işe, özel üniversitelerden birinde lisansüstü eğitimini tamamlamış, iki dil bilen biri alınıyor.
Neden?
Çünkü bir lise mezununun yapacağı işe, 100 üniversite mezunu başvuruyor. 25 başvuru sahibi lisansüstü eğitim almış, 15 başvuru sahibi hem lisansüstü eğitim yapmış hem iki dil biliyor. İşveren doğal olarak en fazla özelliklere sahip olan başvuru sahibini, bir lise mezununa vereceği maaşın biraz üstünü vererek işe alıyor.
Sonuç:
Aldığı eğitimden dolayı kısa sürede yükselmek isteyen çalışan, bunun gerçekleşmediğini gördüğü için mutsuz oluyor. Özel üniversitede okurken bir ayda harcadığı paranın nerede ise yarısını kazanıyor.

Tanıdığım uluslararası bir firmada yaşanılan durumu anlatayım.
Uluslararası firmanın Türkiye ofisinde A görevinde çalışanlar, üniversite mezunu, iyi derecede İngilizce bilen, zeka testlerinde ortalamanın üzerinde dereceler yapmış kişiler.
Firmanın Avrupa’daki ofislerinden birinde aynı A pozisyonu için işe başvuranların halen yaptıkları işler: market kasiyerliği, disk jokeylik, mağaza satış sorumlusu. Hiçbiri üniversite mezunu değil.

Durumu çıkış noktamız AMELE’ye, inşaat sektörüne, bağlayayım. 60 Kalfa, 20 mühendis internette gördükleri “ Kum taşıyacak, harç karacak AMELE aranıyor” ilanına başvuruyor. Amele olmaya razılar, özelllikleri de ilanda istenilenleri karşılıyor. İşveren başvuruları değerlendirip, birini seçiyor ve Amelelik başlıyor.

DER, Faik Murat.

Cumartesi, Temmuz 07, 2007

Ben bir ceviz ağacıyım

Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında

Nâzım HİKMET RAN

Cuma, Temmuz 06, 2007

Kapari Bahçesi Kurmalı Mıyız?

Dün kapari ihracatı yapan bir tanıdığım ile görüştüm. Kapari bahçesi kurma konusunda fikrini sordum.

- Aman uzak dur, hiç bulaşma dedi.

Kapari olarak tükettiğimiz küçük, yeşil, yuvarlak şey, kapari bitkisi çiçeğinin açmadan önceki tomurcuk hali. Salamura yapılacak tomurcukların tek tek el ile toplanması gerekiyormuş. Tomurcuk ne kadar küçük ise kaparinin değeri o kadar fazla oluyormuş. Kapari toplanması el ile yapıldığı için işçilik masrafları fazla oluyormuş. Hatta bazı kapari bahçesi sahipleri, kaparileri toplamak için para harcamaktansa bahçeyi kendi haline terk etmişler.

Şu an iş gücünün ucuz olduğu ülkeler, kapari üretimi konusunda söz sahibi olmaya başlamış. Fas, Türk Cumhuriyetleri, Suriye, İran gibi ülkeler kapari üretiminde işçilik maliyetinin düşük olmasında dolayı, Dünya pazarında yer edinebilmişler.

Tanıdığım, kapari bahçesinden vazgeç dedi ve defne bahçesi kurmamı tavsiye etti. Defne, bizim de uzun zamandır üzerinde düşündüğümüz bir diğer bahçe projesi. Defne ile ilgili daha fazla araştırma yaparak sizlerle paylaşmalıyız.

Kapari bahçesi ile ilgili yapılan uygulanabilirlik çalışmasında, 50 dönüm bahçeden yıllık elde edilecek gelir 150.000 ytl olarak hesaplanmıştı. Masraflarımızın planlanandan daha fazla olduğu düşünsek ve 1/5 oranında daha az kazanacağımızı hesaplasak, yıllık 30.000 ytl gelirimiz olur. Aylık 2.500 ytl. Bunu aklımızın bir kenarında tutalım.

Bu hafta İstanbul’daydım. Birçok defa taksiye bindim. Nerelisin sorusu ve üzerine kurulan diyaloglar sonucu geldiğimiz yer:
- Hiçbiri İstanbul kökenli değil,
- Köy ve kırsal kesim ile hala bağları mevcut. Birçoğunun köyde tarlası, bahçesi, bir şeyleri var ama verimli değerlendirilmedikleri için, İstanbul’da çalışmaktalar.
- Köyde sahip oldukları tarladan mevcut hayat standartlarını sürdürebilecek kadar gelir elde edebilecek olsalar, İstanbul’da yaşamayacaklarını belirttiyorlar.
- Yevmiyeleri 40 ytl civarinda, (30 gün çalışsalar bile aylık kazanabilecekleri tutar 1.200 ytl seviyesinde)

Tekrar kapari bahçesine dönelim. Kötü şartlarda bile aylık 2.500 ytl kazanmamış mıydık? İstanbul trafiğinde boğuşmadan, gasp edilme, dövülme, öldürülme riski almadan.

Tabii bizim birincil hedefimiz kapama ceviz bahçesi kurmak. Şu ana kadar ceviz bahçesi getirisi ile ilgili olumsuz bir tecrübesi olan, olumsuz görüş bildiren birine rastlamadık.
Sohbet ettiğim taksicilere de kapama ceviz bahçesi hakkında bilgi verdim ve ceviz bahçesi kurmalarını tavsiye ettim.

İki taksicinin ceviz bahçesi işine ciddi ciddi aklı yattı.

Alternatifsiz değilliz,
Ceviz,
Zeytin,
Kapari,
Defne,
Keçiboynuzu,
.
.
.

Perşembe, Temmuz 05, 2007

Kimdir bu amele?

Az önce lavaboda iki temizlik görevlisi aralarında konuşurlarken kulak misafiri oldum. "Bu yaptığımız işi amele bile yapmaz" diyorlardı.
Kimdir bu amele peki.
Neden amele olmuştur.
Amelelik yalnızca fiziksel yükleri taşımakla mı olur?

Etrafta çok amele var bence, ama bunlar zihinsel yorgunlukları yaşıyorlar, fikirsel bir yük taşıyorlar her gün. Bundardır ki, en ameleden daha hızlı yaşlanıyorlar.

Özellikle iyi yetişmiş ameleler tercih sebebi. Bunlar genelde özel sektörün ameleliğini yapar, çok sağlam yerlerden mezun olmuş ve gelip ameleliğe başlamışlardır. Niye? Sistem devam etsin diye, böyle gördüler çünkü. Değiştirmeye cesaretleri yok. Kendi adıma bende henüz o cesareti gösteremedim, bende bunlardanım halen.