Cuma, Temmuz 31, 2009

Şekerotu - Bahçeden Haberler

Minik Bahçemizde Neler Oluyor? başlıklı yazımın devamı olacak bu yazı.



Gardenya iyileşmiş görünüyor. Ağaçlar sitesinde anlatılan ev yapımı ilaç ile bir hafta içinde üç kez ilaçladım. İlaçlamadan birkaç gün sonra bol tazyikli su ile bitkinin tamamını yıkadım.

Gelelim GÜZEL habere. Nihayet Şekerotunu denedim. Bir hafta önce şekerotundan birkaç yaprak kopardım, gölge bir yerde kuruttum. Bugün kopardığım yaprakları sıcak suda demledim.



Sapları ile kuruttuğum şekerotu yaprakları



Saplarından ayırdığım şekerotu yaprakları



10 dakika demlenen şekerotu yaprakları.

Gelelim tadına... Resimde gördüğünüz miktarda su, iki küp şeker ilave edilmiş bir tada sahip. Şekerotunun da çok olmamakla birlikte kendine has bir tadı var. Olası tüm çaylarda şekerotu şeker yerine rahatlıkla kullanılabilir.

Gelelim kötü habere... Şekerotlarımın sağlığı pek iyi görünmüyor, yaklaşık bir metre boya ulaştılar ama güçlü bir kök yapıları oluşmadı. Bol su seviyorlar ama rüzgar ile aralarının iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Umarım kendilerini toplarlar...



SONUÇ: Şekerotu Alternatif Yaşamda kesinlikle kullanılmalı ve yetiştirilmeli...

09-Kasım-2009 NOTU : Şekerotları bahçede esen kuvvetli rüzgara dayanamadılar ve yan filizler oluşturamadan kurudular.

Çarşamba, Temmuz 29, 2009

Güneşköy

Güneşköy web sitesinden aldığım Güneşköy Kooperatifi ile ilgili Genel Bilgi yazısını aşağıya kopyalıyorum.

Güneşköy web sayfalarını ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

- - - -
Güneşköy Kooperatifi 21 Eylül 2000 tarihinde Ankara'da kurulmuştur. Güneşköy'ün Kırıkkale İli, Yahşihan İlçesi, Hisarköy'de 84 dekar arazisi bulunur. Üye sayısı 9'dur. Güneşköy Avrupa Ekoköyler Ağı (GEN-Europe) üyesidir. Kar amacı gütmez. Kırsal kesimde doğa ile uyumlu ve sürdürülebilir yaşam deneyimleri geliştirmeyi ve bunları paylaşmayı hedefler:

Güneşköy'ün çalışma alanları:

Ekolojik tarım yapar ve yaygınlaştırır, yerli tohum kullanır ve paylaşılmasını sağlar.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması için çalışmalar yapar.
Doğa ile uyumlu ve ekolojik mimari tasarım ve uygulamalar yapar.
Ekolojik ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi için çalışır.
Bozulan doğal yapıların onarılması için çalışır.
Bozulan doğal dengelerin yeniden kurulması için gerekli çalışmaları yapar.
Geri kazanım sistemleri geliştirerek kaynakların verimli kullanımı için çalışır.
- - -

Güneşköy sayfalarında gezinirken Saman Ev/Mandala Binası linkini fark ettim. Saman evin yapım aşamaları, hesaplamalar, yapım maliyeti hepsi linkte verilmiş. Saman Balyasından evler konusunda ilk bilgiyi Ingiltere'de yaşayan okurumuz Fatma Hanımdan almıştım. O günden beri Saman Balyasından Evler konusunda epey araştırma yaptım. Ve fakat bir türlü konu hakkında bir çeviri yapamadım. "Straw bale house" arama kelimeleri ile arama yaptığınızda konu hakkında birçok kitabın, videonun, mimari projenin olduğunu görebilirsiniz. İmece Evini ziyaretim sırasında saman balyasından ev yapım aşamasındaydı.

Saman Balyasından ev yapımı Türkiye'de neden yaygın değildir? başlı başına bir araştırma konusu olabilir.

Cuma, Temmuz 24, 2009

Uyan, Kafayı Ye, Sonra da Aklını Başına Topla

Onbir senedir doğa içinde kendi kendine yeten, asgari düzeyde dışa bağımlı, asgari maddi harcamayla sürdürülebilir bir hayat nasıl olur kurguluyorum. Birincil önceliğim hiçbir zaman çevreyi korumak olmadı. Önceliğim sisteme dahil olmamak, üretmediğini asgari düzeyde tüketmek, müzik ve edebiyat temelli basit bir hayatla mutlu olabilmekti. Hala da böyle.

Yakın çevremde ve iş çevremde köyün delisi olmaya, tek olmaya alıştım, "delilik" ve yalnızlık çok umurumda değil. Son günlerde BLOG dünyasında biraz daha fazla vakit geçirebiliyorum ve sevinerek görüyorum ki BLOG dünyasında farklı "delilik" seviyelerinde birçok DOST var. İnternetteki yazıların bir çoğu son birkaç sene içinde yazılmış. İnternet erişiminin kolaylaşması bunda bir etken ama hızlı ve zincirleme bir uyanışın olduğunu düşünüyorum. Kimi benim gibi gidişatın gidişat olmadığına uyandığı için, kimi çevresel kaygılardan dolayı farklı bir yaşam arayışında. Sonuçta geldiğimiz yer aynı.

Yuva (Home) belgeseli hakkında bir yazı yazmış ve izlemeyenler için belgeseli indirebilecekleri bir linki daha önceki yazımda vermiştim.

Bugün bir BLOG'dan diğerine, o bağlantıdan bu bağlantıya gezerken Leo Murray'in hazırladığı Wake Up, Freak Out - then Get a Grip (Uyan, Kafayı Ye, Sonra da Aklını Başına Topla) adlı kısa animasyon filmi fark ettim. 11:34 dakika süren bu animasyon film nasıl herşeyin birbirine bağlı olduğunu, bağlardan birinin bozuması halinde nasıl zincirleme ve artan etkide bir değişim olacağını çok güzel anlatıyor.

Bazılarımız, ki malesef bunlar çoğunluk, farkında değil ama Dünya'nın nasıl bir geleceği olacağını belirleyecek olan kuşak bizleriz. Animasyon filmde bu gerçek şu çarpıcı cümle ile veriliyor. "Bizden önceki kuşaklar bu sorun hakkında hiç birşey bilmiyorlardı. Bizden sonra gelecek olanlarınsa bu konuda hiç birşey yapmaya güçleri yetmeyecek." Animasyon filmde zincirleme etkinin 10-20 sene içinde herşeyi nasıl geri çevrilemez hala getireceği anlatılıyor. 10-20 sene... Normal koşullarda bir çoğumuzun ve/veya çocuklarımızın hayatta olacağı bir süre bu. Çözüm için önerilen "DAHA AZ TÜKETMEK" (CONSUME LESS). Yıllar önce Alternatif Yaşam Planlamasını anlattığım birine "Yani özetle "Less is More" (Az olan daha çoktur)" dedim. (İngilizce terimler ve kelimeler ile kendimi ifade etmeyi sevmem, kendimi böyle ifade etmem de ama bazı insanlara anlayacakları dilden konuşmak gerekiyor.) Bana cevap olarak "Less is More mimaride ve dekorasyonda yalınlık esastır anlamına gelir" dedi. Üstelemedim. Doğru neye, nereden baktığınıza bağlı olarak değişebilir.

Bu günlerde her yerde tıkanan ekonomiyi canlandırmak için tüketime teşvik edici afişler görüyorum. Evet mevcut sistemde ekonominin ayakta kalması, firmaların faaliyetlerine devam etmesi, işten çıkarmaların olmaması için birileri tüketmeli. Kilit nokta mevcut sistem. Değişim aile, birey düzeyinde başlayacak. İnanıyorum ki Alternatif Yaşam Planlaması da dahil olmak üzere internet üzerinde keşfettiğim ve henüz keşfedemediğim aile, birey bazlı sistem dışı girişimler, zaman içinde bir manifesto haline gelecek bilgi ve uygulama bilgisine sahip olacak. Bu bilgi birikimi ve örnek yaşamlar henüz sistem dışı bir yaşamı hayal edemeyenler ve Dünya için bir umut olacak.

Bu noktada gerçekliği bir tartışma konusu olan 100 Maymun olarak bilinen bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. 100 Maymun konusunda Kiraz Gökırmak'ın aşağıya eklediğim çevirisini kullandım. İlgilenenler konu ile ilgili tartışmalarında olduğu Ingilizce metni linkinden okuyabilirler.
- - - - - - -
“The Hundredth Monkey’, yani ‘Yüzüncü Maymun’ isimli kitapta Macaca Fuscata denilen bir maymun türü üzerinde yapılmış 30 yıllık bilimsel bir araştırma projesi anlatılır.

Japonya’daki Koshima adasında vahşi bir maymun kolonisi yaşıyordu
ve bilim adamları onları kumların üzerine bıraktıkları tatlı patateslerle besliyorlardı. Maymunlar tatlı patatesleri seviyor, ancak kumlu ve kirli olarak yedikleri için durumlarından çok da hoşnut olmadıklarını belli ediyorlardı. Bir gün, Imo adlı sekiz aylık dişi bir maymun tesadüf eseri
patatesini suya düşürdü ve kumlarından arınan patatesin daha lezzetli olduğunu keşfederek o günden itibaren patateslerini yıkayarak yemeye başladı. Bunu gören annesi ve oyun arkadaşları da Imo’nun yöntemini öğrendiler ve onlar da diğer maymunlara öğrettiler. Kısa bir süre içinde birbirlerini taklit eden bir sürü maymun patateslerini yıkayarak yer hale geldi ve bilim adamları yaşananları 1952-1958 yılları arasında kayda geçtiler. 1958 yılının sonbaharında Koshima adasında patatesleri yıkayarak yiyen maymunların sayısı “Kritik Kütle” diye adlandırılan sayıya ulaştı, artık hemen hemen tüm maymunlar patatesleri yıkıyorlardı. Bu olay bir tek Koshima adasında yaşansaydı, maymunlar arasında bir tür iletişim olduğu düşünülebilir ve araştırma bu şekilde sürebilirdi. Ancak, aynı anda çevre adalardaki maymunlar da patateslerini yıkayarak yemeye başladılar, hatta Japonya’nın anakarasındaki Takasakiyama’da bile...

Onca maymun bilinen hiçbir şekilde iletişim kurmuş olamazdı ve bilim
adamları ilk kez böyle bir olayı gözlemliyorlardı.

Sonunda, bu adalar boyunca uzanan bir tür morfogenetik yapı ya da
alanın varlığı nedeniyle maymunların aralarında iletişim kurduklarını ileri sürdüler.”

Kesin sayı değişmesine rağmen 100 Maymun fenomeni sınırlı sayıda insan tarafından öğrenilen yeni bir bilginin, o topluluğun bilinci içinde kalabileceği yönündedir.
Fakat öyle bir nokta vardır ki bir kişinin daha yeni bilinç düzeyine ulaştığında, güçlenen bilgi alanı neredeyse herkes tarafından alınır.
- - - - - - -

100 Maymun araştırmasında olduğu gibi yeteri sayıda insan, ki Türkiye için bu sayının 1000 olduğunu düşünüyorum, Alternatif bir hayat yaşadığında oluşan ortak bilinç ve evrene yaydıkları enerji diğer insanların da Alternatif bir yaşamın mümkün olduğunun farkında olmasını sağlayacak.

Son bir not. Leo Murray filminde oluşacak iklim mültecilerinin İngiltere'ye sağınmaya çalışacakları ve bu sığınmacıların Ingilizler tarafından "öldürülmek zorunda" kalacakları yönünde bir öngörüde bulunmuş. Yuva belgeselini seyrettikten sonra "Aslında bir bakıma iyi olacak, eden bulacak, küresel ısınmadan en çok etkilenenler, küresel ısınmaya en çok sebep olan çılgın kapitalistler ve diğer ulusları sömüren rahatına düşün uluslar olacak" diye düşünmüştüm. Bu görüşümde hala ısrarcıyım. Olası iklim değişiklerinden Toroslarda keçi kılı çadırda yaşayan yörük mü daha çok etkilenir yoksa yapay setlerle ayakta tutulmaya çalışılan deniz seviyesinin altındaki Rotterdam'da yaşayan biri mi? Ne dersiniz?

Perşembe, Temmuz 23, 2009

Arap Bülbülü




Üç yıl önce erik ve nektarin bahçesi kuran bir dostuma, bu sene bahçesinin ne durumda olduğunu sordum. Gelen mesajdan bir bölümü YORUMSUZ olarak aşağıya ekliyorum.

" Bu yıl herşey ters gitti. Çicek zamanı yağmur. Tanede dolu ve fırtına bizi çok üzdü. Geriye kalan da zaten ya yaralı ürün ya da şekilsiz. Onlar da doğru dürüst para etmiyor.

Bu yıl da ağaç büyüttük. Bir de fazla yağmurdan kaybettigimiz ağaçlar var. Oturduk 600 metre ilave drenaj yaptırdık, bahçeyi ilk kurulduğunda bu drenaj yerlerinde nasıl su birikir yada toprak üstüne çıkar diye hiç düşünmediğimiz, tahmin etmedigimiz yerlere yeniden drenaj yaptık. Yani hala yatırım devam ediyor:))

Ancak sonuçlar bizi memnun etmese de elimizde yeşil bir alan var ve bizim çevremizde son iki yılda inanılmaz bir arap bülbülü artışı oldu, yani dengeler değişiyor. Bunun da bir parçası olmak çok gurur veriyor."

NOT : Resim alıntıdır.

Çarşamba, Temmuz 22, 2009

Evde Kompost Yapımı - 4

Nihayet istediğim termometreyi aldım. Şimdi biraz daha bilimsel olabilirim. Aşağıdaki ölçümleri yaptığım gün dış sıcaklık 28.8 C idi.

Üçünçü tur kompost hazırlıkları devam ediyor.



Turuncu kovada bu kez deniz yosunu kullandım. Yosunları iyice yıkadıktan sonra, kurumuş çim, mutfak artıkları ve toprak (Kovanın üçte biri kadar toprak kullanıyorum) ile karıştırdım.



Termometremi kovanın ortasındaki bir delikten içeri yerleştirdim.



Turuncu kovadaki malzeme 40.6 C ısıda.

Gelelim mavi kovaya. Mavi kovada ikinci haftasını tamamlamış ve neredeyse olgunlaşmak üzere olan malzemeye, komşumun budadığı asma yapraklarını karıştırdım. Bugün ölçüm yaptığımda malzemenin ısısı 30.7 C deydi. Asma yapraklarını eski malzemeye ilave edeli üç gün olmuştu ve malzemenin sıcaklığının daha fazla olmasını bekliyordum. Malzemenin fazla ıslak olduğunu düşündüğüm için karıştırmaya karar verdim.










Malzeme tahmin ettiğim gibi biraz fazla nemliydi. İyice karıştırıp tekrar kovaya yerleştirdim ve mavi kovayı daha çok güneş gören tutuncu kovanın yanına koydum.

Kovaların ısılarını takip edip, sizleri haberdar edeceğim.

* Izmir'de yaşayanlar için bir bilgi vereyim: Konak katlı otopark arkasındaki sokakta laboratuvar malzemeleri satan dükkanlarda termometre ve laboratuvar malzemeleri bulabilirsiniz...

GIDA A.Ş

Serdar Akinan'ın bugünkü Gıda A.S başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ederim.

Pazar, Temmuz 19, 2009

Ruhsal Gelişim ve Alternatif Yaşam

Bir haber ile başlayayım. Haberin başlığı "Felçli Hastalar İçin Büyük Umut" Amerikalı bilimadamları maymunun düşünce gücüyle robot kolu hareket ettirip yemek yemesini sağlamış.

Haberin beni ilgilendiren yanına geleyim...

2008 yılında önceki yıllara oranla az yazı yayınladığımı fark etmişsinizdir. Ekonomik kriz, şirket içi pozisyon değişiklikleri, artan iş temposu gibi nedenlerin yanında bir çeşit "okuma diyetine" girmiş olmam yazamamamdaki en büyük nedendi. Okuduğum her kitap, beni okumam gereken başka bir kaç kitaba yönlendirdi. Okudukça, araştırdıkça şehirlerdeki günümüz yaşam koşullarının insan doğasına, ruhsal gelişimine ne kadar aykırı olduğunu fark ettim. İş hayatının hırsları, kavgaları, sinirlenmeleri, trafikdeki küfürleşmeler, yemek yeme alışkanlıklarımız, televizyon seyretme tutkumuz, akıp giden hayatta sürüklenmek, içimizde saklı gücü keşfetmemizi engellediği gibi, köreltmekte de. Bir gökdelenin onsekizinci katında, aylık satış hedeflerini tutturmak için geçmiş ayların istatistik raporları inceleyerek türlü dalavereler düşünen, bir yandan da şirketti yerini korumak için çeşitli yalakalıklarda bulunan, günde sekiz, on saatini işte geçirdikten sonra, onikinci kattaki evinde uyuyuncaya kadar televizyon seyreden, yan komşunun adını bile bilmeyen Yunus Emre, ne kadar YUNUS EMRE olabilir? 1998 yılında kafamda ilk Alternatif Yaşam fikirleri oluşmaya başladığında işin ruhsal yanını hiç sorgulamamıştım. Zaman geçtikçe fark ediyorum ki Alternatif bir yaşam oluşturmak ruhsal gelişim için de bir ZORUNLULUK.

2008 yılında "Okuma diyetinde" okuduğum bazı kitapları sizlerle paylaşmak isterim:

- Tanrının Doğumgünü
- Ayurveda
- Kuantum Sıçrama
- Ruhsal Gelişim ve Kader
- Doğanın Şifalı Eli
- Kuantum Dokunuş
- Indigo Çocuklar
- Dua ve Zikir
- Kuantum Olumlama
- Kuantum ve Kuran
- Tekrar Bağlantı
- Aura Okuma
- Türkçe Dualar
- Kuantum Sıçraması
- Namazı Anlayarak Kılmak
- Negatif Enerjilerden Arınma ve Korunma Sanatı
- Türkiye Kristal Ülkem
- Sırrın Sırrı
- Kur'an-ı Kerim Meali
- Düşünce Gücüyle Tedavi 1-2
- Şifalı Taşlarla Sağlıklı Yaşam
- Profilaktik Masajla Mucizevi Tedaviler
- Yaşam Enerjisi

Yıllar önce havaalanında mahsur kaldığım bir gün Ferrarisini Satan Bilge kitabını alıp, uçak kalkış saatine kadar okuyup, neredeyse bitirmiştim. "Best Seller" kitapları okumamak/okuyamamak gibi bir "sorunum" var. Ve fakat havaalanındaki kitapçıda çok fazla seçeneğim olmadığı için Ferrarisini Satan Bilgeyi almıştım. Kitabı okuduktan sonra neden Best Seller okuyamadığımı bir kez daha anladım. Tatlı su hatta akvaryum balığı bilgiler bunlar. Tıpkı Secret'da ve DaVinci Şifresi'ndeki (güzel kurgulu, sürükleyici bir polisiye roman o ayrı) bilgilerin akvaryum balığı bilgiler olması gibi.

Yazıma başladığım habere geri döneyim.

DÜŞÜNCE GÜCÜ ile robot kolu hareket ettiren maymunlar. Düşünce Gücünün bilimsel ispatı. Önyargılarımızdan arınmamızın, "bildiklerimizi" yeniden sorgulamamızın ve alternatif bir hayat oluşturmamızın zamanı.

Pazar, Temmuz 05, 2009

Minik Bahçemizde Neler Oluyor?

Haftasonundan haftasonuna yapılan iki aylık bir çalışma sonucunda atıl arka bahçemi zevkli, dingin ve kullanılabilir bir bahçe haline getirdim.

Bahçede sebzelerin olduğu bölümde üzerine titrediğim şeker otu, adaçayı ve böğürtlen sağlıklı bir şekilde büyümeye devam ediyorlar. Şeker otu fidelerim sadece yukarı sürgünler vererek epey boy attılar. Zaman zaman çıkan sert rüzgarın fidelerimi kırmaması için fideleri tahta çubuklara bağladım. Yeni yeni fidelerde yan sürgünler de oluşmaya başladı. Tüm merakıma rağmen fidelerin üzerindeki üç beş yaprağı kopartıp, kurutmayı kıyamadığım için henüz şeker otunun tadına bakamadım. Yan sürgünler biraz daha gelişince biraz yaprağı kurutup, tadına bakacağım. Fideler iyice gelişip serpilince, daha önce çevirisini yaptığım alkol içinde bir çözelti oluşturmayı deneyeceğim.




Gardenya yaprakları iki haftadır hasta. Hastalığı önce mantar zannettim ama biraz araştırınca Pamuklu Bit olduğunu gördüm. Ağaçlar sitesinde okuduğum evde hazırlanan ilacı denemeye karar verdim. Adaçayından bir kaç yaprak ve evimin yanındaki boş arazide yetişen dağ kekiklerinden tarife uyarak bir ilaç hazırladım. Bugün yaprakları ilaçladım, bakalım düzelme olacak mı?

Perşembe, Temmuz 02, 2009

Evde Kompost Yapımı Denemesi - 3

İkinci haftasını tamamlayan kompost malzememiz hazır hale gelmek üzere. Yaklaşık 30 kilo kompostumuz olacak. Geçen hafta yıllık izinde olmanın avantajını kullanarak hemen her gün kovadaki malzemeyi karıştırma şansı buldum.

Geçen hafta başında kompost malzemesinin ısınması durdu. Kompost sürecinin tamamlanması için henüz erken olduğu için birşeylerin yanlış gidiyor olduğunu düşündüm. Karıştırmak üzere yere döktüğüm malzemenin gereğinden fazla ıslak olduğu dikkatimi çekti ve kovadaki malzemeyi yayarak birkaç saat güneşlendirdim. Bu işlemi iki boyunca tekrarladım. Üçüncü gün kompost kovasındaki malzeme yeniden ısınmıştı.

Bugün kompost kovasında küçük bir çukur açarak ısısını kontrol ettim, çok ısınmamakla birlikte malzeme hala ısınmaya devam ediyor. Bugün, yarın kompostum hazır hale gelecek.

Her pazar günü biçtiğim çimleri, toprak, karton parçaları ve kuru yapraklarla karıştırarak küçük kompost kovamda yeni sürece başlıyorum.

Deniz kıyısında oturmanın avantajını kullanarak yeşil deniz yosunlarını, talaş ve toprak ile karıştırarak yeni bir kompost denemesine başlamayı planlıyorum. Tabii yosunları sürece başlamadan önce yıkararak deniz suyundan arındıracağım.

Kompost yapımı süresinde yaşadığım bazı olayları sizlerle paylaşmak istiyorum.

* Çevremdeki bir çok kişi (2-3 ay öncesine kadar ben de dahil) kompostun ne olduğunu bilmiyor. Özellikle mutfak atıklarının kokuşmadan nasıl "toprağa" dönüştüğünü anlamakta zorlanıyorlar. Geçen hafta mutfakta bir naylon poşet içinde biriktirdiğim salatalık, marul yapraklarını kompost kovamın içine dökmeden poşeti ile birlikte kovanın yanına bıraktım. Veee unuttum. İki gün sonra poşeti açtığımda poşetin içindeki malzemenin sulanarak çok kötü kokmaya başladığını gördüm. Demek ki keramet, kompost kovasının içinde gerçekleşiyor.

* Kompost konusunu anlattığım Almanya'da doğup, büyümüş bir arkadaşım; "Ee ne var ki bunda, Almanya'da kompost olabilecek malzemeyi ayrı bir yere dökerdik ve bir kompost tepesi oluştururduk, zaman zaman bu tepeyi karıştırırlardı." dedi. Almanya geçmişi olanlara kompost konusunu sorduğumda kimse kompost ne demedi.

* Meyvelitepe'de anlatıldığı gibi "kompost" yapmayı deniyorum dediğim birçok kişi "komposto" yapmayı denediğimi düşündü.

* Kompost yapımı denememi "Kaç liralık malzeme ki, ne uğraşıyorsun, al gitsin." yaklaşımı ile değerlendiren materyalist bir kitleyi, görmezden geldim.

* Toprak solucanlarının kompost oluşum sürecini hızlandırdığını okuduğum için kompost kovalarımda yaşayacak kadrolu solucanlar edinmeye karar verdim. İlkbahar aylarında toprağı bellediğimde hemen her belde üç, beş solucan görürdüm ama bu aylarda sertleşen toprakta bel yapmak ile uğraşmak istemedim ve yol üzerinde sıklıkla gördüğüm balık yemi satan dükkanlardan birine girdim.
- Toprak solucanınız var mı? dedim
- Hangi balığı avlamak istiyorsun abi?
- Aslına bakarsan balık avlamak için kullanmayacağım, besleyeceğim onları.
Satıcının, nasıl yani? bakışını karşılıksız bırakmamak için devam ettim.
- Toprak solucanları kompost (gözlerinden neden bahsettiğini anlamadığını anladım ama üstelemedim) oluşum sürecini hızlandırıyor, onun için besleyeceğim onları dedim.
Şaşıran satıcı, "yok bulamazsın toprak solucanı satan bir yemci" dedi.

Sen öyle san, elbet biri satıyordur dedim ve dükkandan çıktım.

Yukarıdaki diyalogların benzeri üç, dört yem dükkanında daha yinelendi, ben yemcilerden ümit kestim, şimdilik tembellik yaptığım için bel ile solucan da aramıyorum.







Kompost süreci tamamlanmak üzere olan battal boy mavi kovayı Ozzi'nin Odasının yanına koydum. Kompost yapımına başlamadan mutfakta çıkan tüm organik atıkları gerçek bir çöp öğütücüsü olan Ozzi'ye veriyorduk. Ozzi bir köpeğin yemesini hayal etmediğiniz birçok şeyi yiyen bir köpek. Laf aramızda geçenlerde Ozzi'yi neredeyse süreci tamamlanmış kompost kabından bir kaç ısırık alırken gördüm.



Yeni malzemeyi biriktirdiğim turuncu kova daha falza güneş gören sebze çuvallarının yanında duruyor.



Yukarıdaki fotoğrafı bu haftabaşı çektim. Malzeme hem koku hem ısı olarak gayet iyi durumdaydı.




Yukarıdaki resmi bugün çektim. Kompost kovasındaki malzemede küçük bir çukur açtım, süreç neredeyse tamamlanmak üzere.