Cuma, Kasım 02, 2012

Sürdürülebilir Yaşam ve Tefekkür

Neden Türkiye'de ekoköyümüz yok sorusunun cevabı bir araştırmaya konu olabilecek kadar uzun.

Bu konudaki kısa gözlemlerim:

* Ekoköyün ne olduğunu bilmiyoruz. Bize öğretilen ve DAYATILAN hayata (Temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için para kazanma zorunluluğunun olduğu hayata) medeni, bir alternatif olduğunu bilmiyoruz.

* Ekoköyde yaşamamızı sağlayacak Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği yazımda belirttiğim beceri ve bilgilerin birçoğunu bilmiyoruz, gerekli kas becerisine de sahip değiliz.

* İlkokuldan itibaren okulda, sonrasında iş hayatında, işbirliği değil rekabet duygusuyla yaşamayı öğreniyoruz.

* Sadeliğin, basit bir yaşamın bir erdem olduğu bilgisiyle değil, daha fazlasına sahip olmak için her yolun mübah olduğu fikrini benimsiyoruz.

* Birleştirici özellik sağlayan maneviyata hakim olmamamız.

Mevlevi Ekoköy
Dünya üzerinde farklı inanç etrafında birleşmiş birçok ekoköy bulunuyor.

Amish'ler tam anlamıyla bir ekoköy olarak kabul edilemez. Hiristiyan inanca sahip farklı bir yaşam sürdürüyorlar. Modern hayatın kolaylıklarının onları bu dünyaya daha çok bağlayacağına inandıkları için araba, elektrik, su tesisatı gibi hayatı kolaylaştıran birçok aracı kullanmıyorlar. Kendi kendilerine yeten bir yaşam sürüyorlar.
Amish'ler dışında Kibutzlar da ortak inançta (Musevilik) birleşen topluluklara örnek.
Damanhur ve Findhorn tanınan ekoköyler. Bu toplulukların da ortak inanç sistemleri mevcut.

Bildiğim kadarı ile İslam inancı etrafında birleşmiş bir ekoköy yok. Kurulacak ekoköy dünyada ilk olacak. Ekoköy insanlarının hayata, doğaya, canlılara bakışı, saygı ve paylaşım esasına dayanıyor. Yaradılanı, yaradandan ötürü seven bir Mevlevi Ekoköy neden olmasın?

Tefekkür için fırsat 
Güneşli bir bahar gününde bahçede oturmak, güneşi hissetmek, böcekleri, kuşları izlemek, huzur veren, rahatlatıcı bir deneyim. Birçok inanç çevreyi, doğayı, canlıları izlemeyi, dinlemeyi, anlamayı öğütlüyor. Bahçede etrafı dinleyerek ve gözleyerek geçirdiğim keyifli zamanın beni ne kadar mutlu ettiğini bir sohbet sırasında paylaştım. Tefekkür ettiğimi öğrendim.

Tefekkür Nedir?
Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190).
“Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!..” (Âl-i İmrân, 3/191).

İbn Abbas (r.a)’ın naklettiğine göre, bazı insanlar Allah’ın zatı hakkında düşünmek istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şu açıklamada bulundu: “Allah’ın yarattıkları hakkında düşünün. Allah’ın zatını düşünmeyin. Allah’ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz”

Yukarıda alıntılar yaptığım tefekkür hakkındaki yazının tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Gündelik hayatın hızlı, hırsları, kavgası, kaprisleri bize maddi ve fiziki zarar veriyor. Günümüz kent yaşamında ne kadar çabalarsak çabalayalım, gündelik hayatın olumsuz enerjisi, manevi hayatımızı da olumsuz etkiliyor. Ekoköylerin huzurlu ortamı derinliği olan maneviyatı yaşamayı sağlıyor. 

Bir kuş yuvasını ve içindeki yavruları izlemekten ibaret görünen eylem, bir ibadet olabiliyor.     

- o - o - o - o - o - o - o - o - o - o - o - o - o - o -
Ne zamandır yukarıdaki yazı taslak olarak bekliyordu. Yayınlama konusunda çekincelerim vardı.
* "Türkiye'de ekoköy neden yok?" u sorgulamak kısa bir yazı konusu ve kişisel gözlem konusu olmayacak kadar derin bir konuydu.
*  Türkiye'de olumlu yönde gelişmekte olan ekoköy çalışmalarına haksızlık etmiş olur muydum?
* Yazımda belirttiğim Mevlevi Ekoköy fikrinin algı filtrelerinden geçerken vermek istediğim mesajdan farklı bir sonuca varacağından endişe ediyordum.     

Belirtiğim nedenlerden dolayı yazıyı yayınlamıyordum. Dün gece Kristal Sular Ekoköy'u kurucusu Max Lindegger'in bir yazısını okuyordum. Düşüncelerimizin önüne koyduğumuz filtrelerin nasıl olanı değil, görmek istediğimizi görmemizi sağladığını okuyunca yazımı yayınlamaya karar verdim.   

Max Lindegger, Kristal Sular Ekoköyü hakkında röportaj yapmak isteyenler için:
" Ne zaman röportaj yapsam gazeteciler sansasyonel bir şey arıyor. Aradıkları şeyler de hep hippiler oluyor. Sözlükte hippi kelimesi aydınlanmış kişi anlamındadır. Duymak istedikleri şey seks, uyuşturucu ve rock’n roll." diyor.

Algı filtreleri gerçeği farklı şekilde gösterebiliyor, bunun için endişelenmek yersiz.  Algı kişiye göre değişse de Öz değişmiyor.








3 yorum:

Unknown dedi ki...

Merhaba,
Yazınızı okudum da islami ekoköy kurmaya karar vermiştim. Bu noktada ilgilenenleri toplamak gerekiyor. Ne dersiniz?

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Betul dedi ki...

Merhaba

Sustainability benim de ilgi alanima giriyor, bildiginiz gibi fazla Turkce bilgi yok. Bu sebeple yazilarinizi memnuniyetle okudum. Musade ederseniz kucuk bir katkim ve kucuk bi elestirim olacak;

Oncelikle aslinda mevlevi ekokoy var, daha cok ciflik ayarinda bir yer ve ilhatcadaki bahsettiginiz eko koye cok uzak degil. Osmanli dergahi ismi.Turkiyede de olsa tabii ne guzel olur. AMA batililarda Ambishler var hemen kopyalayalim mantigiyla mi? KESINLIKLE HAYIR.

Turkiyede neden eko koy yok sorusuna cevaplariniz beni sasirtti ve acaba ayni Turkiyeden mi bahsediyoruz diye dusundurdu. Sade yasamin erdem olusunu bilmeyisimiz(!) birlestirici maneviyatimizin olmayisi(!) benim bildigim Turkiye icin cok cok yanlis ifadeler. Siz nerden bahsediyorsunuz?

Son olarak, yapici bi elestirici olarak algilarsiniz umarim -niyet oyle cunku. Yazilarinizda elistist ve kucumseyen ifadeler var ve sahsen hic hosbulmadim. Hele hele sadeligi kendine hayat tarzi edinmis birinin bunu anlattigi blogunda bu ustten bakis elistist asagilayici dili ironik. Ornek olarak; ben de pink floyd severim ve dedigim gibi sustainability ile de cok ilgiliyim fakat herhalde milyon yil dusunsem kitap adinizi hayal edemezdim. Ve olur mu? - olur TRde olur mu? -Hayir, cunku halkimiz cahil, tembel ogrenmezler ugrasmazlar mealindeki ifadeleriniz dagdan(bir buyuksehrin ozentili, bati komkleksli elistisit mahallesinden) gelip bagdakine (zaten nesillerdir imrendiginiz eko koy hayatini yasayan insanlara) tu kaka falan demek gibi biraz. Anadoluya ugradiysaniz gorursunuz ki anadolulu koylu yillarca bu erdemlerle yasamis zaten. Amerikayi yeniden kesvedip yerlilerine cahil pis kizilderililer demek manasiz.

Betul