Cuma, Aralık 29, 2006

Taşınma Telaşı

Yeni BLOG ortamına taşınma sürecimiz biraz sancılı geçtiği için yazılarımızı bir süreliğine yayınlayamadık.

Bayram süresince yeni makaleler ile sizlerle olacağız.

Sağlıklı ve mutlu bir yeniyıl olması dileği ile herkese iyi bayramlar.

Günün Kitabı : Boris Vian / Günlerin Köpüğü

Cumartesi, Aralık 16, 2006

Amish ve Sadu

Bizim üzerinde çalıştığımız Alternatif Yaşam Planlamasından farklı, dine dayalı Alternatif Yaşamlar olmalarına rağmen size Amish'ler ve Sadu'lar hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.

Televizyonda tesadüfen Amishler ile ilgili bir "komedi" filmi seyretmiştim. Arama yapmama rağmen filmin adını bulamadım. Filmde milyoner karı koca mafyadan saklanmak için, bir yanlış anlama sonucu, Amishler ile yaşamaya başlıyordu. Çiftin alışık oldukları lüks içindeki hayattan Amish yaşamına geçiş filmedeki komediyi oluşturuyordu. Amish'ler teknolojiyi tamamen reddeden ve tarım ile uğraşan bir topluluk. Amishler ile ilgili detaylı bir yazı buldum. Amish'lere göre dünya ile ilişkiler en az seviyede olmalı, teknolojiden uzak kalınmalıdır. Çünkü teknolojinin insana dünyayı sevdireceğine inanırlar.

Amishler ile ilgili yazıda beni en çok etkileyen sayıları oldu. 170.000 kişi. 170.000 kişi teknolojiden, kılık kıyafete kadar yıllar öncesinde olduğu gibi yaşayabiliyorlar.

Gelelim Sadu'lara. Sadular ile ilgili Çoşkun Aral'ın bir yazısını buldum. Haberci programında da izlemiştim Sadular ile ilgili bölümü. Sadular her türlü mülkiyeti reddeden Hint Fakirleri. Mülkiyetsizlik kavramında o kadar ileri gitmişler ki bazıları bir dona bile sahip değil ve çıplak geziyor.

Eeeee, Amish veya Sadu mu olalım?
Değil tabii ki.

Bilelim istedim :)

ZAMANYA

Hastalığımdan dolayı bir süre yazamadım.

Yazılarımı bitirirken "Günün Kitabı" başlığı ile sevdiğim kitapları, içeriklerine değinmeden sizlerle yaplaşıyorum. Bugün bir değişiklik yaparak bir kitabı kısa da olsa içeriğine değinerek tavsiye edeceğim.

Kitabın adı: Zamanya, yazarı Yiğit Kulabaş. Kitabın bir de web sitesi var.

Yazar Yiğit Kulabaş 1970 doğumlu, dört ayrı uluslararası şirkette satış, pazarlama ve iş geliştirme alanlarında farkılı pozisyonlarda çalışmış. Yazar ile aynı kuşaktan olmam ve aynı sektörde benzer pozisyonlarda çalışmam kitapta yazılanlara kendimi daha yakın hissetmemi sağladı.

Kitaptan yapacağım birkaç alıntı Alternatif Yaşam Planlamasında işlediğimiz ve çözüm aradığımız konular ile kitabın ne kadar örtüştüğünü gösteriyor.

Sayfa 13 : Acaba benim de hayatımı böyle üç dört harfli ucubik kısaltmalar mı kaplayacaktı? Söz vermiştim kendi kendime - ne üç dört harfli kısaltmalar ele geçirecekti beni, ne de iş hayatının diğer bir parçası.

Sayfa 46: Kişinin kendi zamanını başkaları için kullanması karşılığında elde edeceği değer olarak önerilmişti para projesi. Ama kiminin hiç zaman harcamadan dünya kadar para kazanması, kimininse ömrünü tüketmesine rağmen parasız kalması hoşuna gitmiyordu Zaman çalışanlarının.

Sayfa 137: Alternatif modelleri ancak hiçbir önyargısı, ön bilgisi olmayan kişilerle geliştirebiliriz diyorsun yani.

Sayfa 226: Gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş olan ülkeler arasındaki en önemli farkın zamanın etkin kullanımı olduğunu söyledi. "Bu gündelik hayata bile yansır. Hayatın temposu yüksektir. Kaldırımda hızlı hızlı yürür çoğu insan medeni ülkelerde. Diğerlerine bakarsan salına salına dolaşırlar ortalıkta.

Pazar, Aralık 10, 2006

Nadas

Tarımda anlatılırken öğrendiğim bu terim aslında fikirlerin olgunlaşması için gerekli olan tecrübe ve zaman için de kullanılabilir sanırım. Bazen gerekli bir uygulama "nadas".

Nadasa bıraktık kendimizi. Elde olmayan sebepler de var tabi. Yinede farklı katkıları olacaktır günlüğümüze. İlk fırsatta paylaşacağım ürünleri ;)

Salı, Kasım 28, 2006

Büyümek

Günlüğümüz 4. ayını tamamlıyor. Öyle aşırı bir giriş talebi göreceki, herkesin ilgisini çekecek bir içerik yapımız olmamasına rağmen 800 giriş aldık şimdiye kadar. Ve amacımız için ilk adımlar beraberinde yeni yazarlarımızı da getirdi.

Birkaç yıldır görüşemediğimiz bir dostu tekrar kazanmak çok önemliydi. Bunda günlüğümüzün katkısı olacağı aklımıza gelmezdi. Ama şimdi eski bir dostumuz, üstüne birde yeni yazarımız oldu. Büyümeğe başlıyoruz artık. Aramıza hoşgeldin Ahmet.

Alternatif Hayatı Düşünürken Günlük Hayatın Kısa Tanımı

Sabahın yedisinde başlayan günlük maratonunuz, saat onsekiz sularında mesainin bitmesiyle bitmemiş, akşam trafiğiyle yeni ve zorlu bir parkura daha başlamıştır.
Şansızsanız, bireysel krallığınızın tahtırevanı otomobilinizde, aynı radyonun aynı programını dinleyerek, yavaşça eve ulaşmayı hayal ediyorsunuzdur. Şanlıysanız, servisin bir köşesinde o hep hasret kaldığınız uykunuzla erken buluşmanın kısa ama tatlı keyfini yaşıyorsunuzdur.
Hangi yoldan gelirseniz gelin, akşamların açıldığı tek kapı o sıcak, o sözünüzü dinleyen evinizdir.

Topuklarına basarak çıkarıdığınız ayakkabılarınızı öylece bırakıp, sırtını yaslayarak oturmanın verdiği rahatlığı önceden hissederek doğruca salondaki kanepeye atarsınız kendizi. Televizyon kumandası dün akşam uyuyakaldığınız yerdedir, yani az önce kendinizi bıraktığınız yerde. Sevinirsiniz, yoksa “şimdi kim kalkıp alacak kumandayı”. Şöyle bir iki bakarsınız kanallara. Önce haberler. Ne olmuş bitmiş memlekette. Biran kendizi duyarlı hissedersiniz. Gündemden haberli, içinde bulunduğu dünyanın farkında. Ama çok geçmeden sıkılır, kafanızı dağıtacak, boş anlamsız bir yerli dizinin hayatınıza benzer yanlarında bulursunuz kendizi. Zaman geçmektedir. Karnınız acımakta, yapılacak işler sizi beklemektedir. Ama o kanepe,
sanki iyice sizi içine çekmekte. Kanepe sizi içine çektikçe, rahatlıyacağınıza, sırtınız ağrımaya başlar. Çünkü geçen zaman
yapılacak işlerin baskısını iyice artırmaktadır omuzunuzda. Kumandaya son bir çare bakar, sizi beş on dakika daha oyalacayacak bir program bulmaya çalışırsınız ama olmaz. Of puflarla kalkarsınız, sıcak,
yumuşak yerinizden. Odanıza doğru sallanırsınız, ama resmen sürünerek. Günlük “aklı başındalık” köstümünüzü çıkarır, bir eşofman altı, bir de “sweat shirt”ten bozma akşamlığınızı giyersiniz. Artık gerçekten eve gelmişsinizdir.

Temel ihtiyaçlar herşeyin önüne geçmiştir ama ne yiyeceğim sorusu zaten aç olan midenizin başınıza vurmasına sebep olmaktadır. “Hep aynı hep aynı kardeşim, bunun hapı ne zaman çıkacak” diye söylenirsiniz,
daha dün akşam söylenmemiş gibi. İlgisizlikten günü geçmiş buzdolabınadır ilk hamle. “Bakim varmı hazırda bişey hemen ayaküstü” der ve buzdolabının kapısını refleksif açarsınız. Taşlaşmış bir pizza dilimi, asiti gitmiş litrelik açık bir kola, solmaya yüz tutmuş bir iki yeşillik, bir iki bira. Düşünmeye başlarsınız, ama hala dolabının kapağı açıktır, görecek olduğunuzu görmenize rağmen. Gerçekten baktığınızdan değil, orda geçen süre açlığınızı bir süre unuttuğunuz içindir. Buzdolabının soğukluğunun böbreklerinize hafiften vurmasıyla artık karar vermeniz gerektiğine karar verirsiniz. Ama makarnayla, sabahki gibi kahvaltımsı bir hızlılık arasında kalmışsınızdır. Vaktiniz dar olduğu için bu akşam da kahvaltımsıyı seçersiniz. Hızlıca yer, ani bir doygunluk yaşarsınız. Bir sonraki hamle çantadaki sigarayadır. Ama bu kez buzdolabındaki gibi zaman kaybedilmez. El yordamıyla paket bulunur, tereddütsüzce sigara yakılır, ve o tatlı nefes ciğerlere doldurulur. Şimdi iyice evinizdesinizdir.

Birbirine o kadar zıt, birbirini bir o kadar tamamlayan temel ihtiyaçlar, sırayla kendilerini hissettirmektedir. Sarı ışık veren
ampüllerle ambiansı tamamlanmış tuvalete doğru, yavaş ama emin adımlarla ilerlersiniz. Siz yürürken bütün dünya flulaşıp arka fonda kalmıştır. Şimdi sadece o anlatılmaz keyif dakiları, gününe göre kitap yada mizah derginiz, sigaranız ve klozetiniz kalmıştır ön planda. Az sonra günün bütün ağırlığını üzerinizden atacaksınızdır tam manasıyla. Haz, rahatlık, boşluk, dinginlik, kaygısızlık hep biraradadır. Artık iyice evinize yerleşmişsinizdir.

Sifonun çekilmesindeki o şarıltılı gürültülü, flulaşmış dünyayı tekrar berraklaştırıp aklınızın kadrajına sokmuştur. Hemen bilgisayarınıza gidip bu görüntüye daha yakında bakmak için, pasaportsuz sınırlar ötesi yolculuğunuza açılırsınız, tek tuşla, seyahat aracınız “browser”ınızı cam kenarı koltuk yaparak. Kaptan şoförün o çekilmez “doldurma kaseti” yerine, “winamp”ın “shuffle”ına emanet müzik eşliğinde. Bir-iki e-posta, bir-iki web sayfası, bir-iki blog, bir-iki yararlı-yararsız bilgi, bir-iki masaüstüne “mouse”la boş kare çizme hareketinde sonra neyle uğraşılması gerekiyorsa onla uğraşmaya geçersiniz. Termo-dinamiğin sınırlarını zorlayan bünyenizle, potansiyelinizdeki son enerjinizi, kinetiğe aktarırsınız. Manivelanız, klavyedir, dayanak noktası “mouse”. Kızaran gözlerinizdeki acıyı derin bir esnemenin ardından hissedersiniz. Akabinde sigaradan dolayı kültablası kıvamına gelmiş ağzınızdaki acılığı. Kısılan gözleriniz, yatağın dayanılmaz çekiciliğini her açıdan görebilmektir her nasılsa. Esneye esneye gittiğiniz lavaboda, diş fırçanıza macunu sürer sürmez, küçük çişinizi yapmaya başlarsınız. Aynı anda diş fırçalamayı da başararak! En çok bunu sevmektesinizdir. Ve yan gözünüzle aydaki
yansımasınıza gururla bakmaktasınızdır. “Çişimi yaparken diş fırçalıyorum.” Ne büyük zaman tasarrufu! Kazandığınız zamanın rahatlığında usulca yatağa süzülüverirsiniz.

Ve artık evinizle bir bütün halidesinizdir. Hiç olmamış gibi. Bugün hiç yaşanmamış gibi.
Yarın bunlar yaşanmayacakmış gibi…

Pazartesi, Kasım 27, 2006

Tarıma giriş

Aslında bu işin başını çekenlerden biri de ziraat mühendisi olmalıydı. Şu an için yok ama. Biri aramıza katılana kadar kendi çabamızla, azar azar tarım öğrenmemiz gerekecek bu nedenle.

Bilim ve sanat terimlerini içeren bir kılavuz hazırlamış Türk Dil Kurumu. Bunların arasında Tarım terimleri de var. Az bilen bizler için iyi bir başlangıç olabilir.

Su ve suyun geri kazanımı ile ilgili yazılarımızdan sonra arazinin sulanması ile ilgili Tarım Bakanlığının bir yayına buradan ulaşabilirsiniz.

Tarımsal mekanizasyon olarak adlandırılan tarım aletlerinin kullanımı ile ilgili bir yayına da buradan ulaşmak mümkün.

Perşembe, Kasım 23, 2006

Paranın Yeteneği Araçlaştırması...

Her canlı yeteneklerle donatılmıştır.
kimi çok yükseklerde uçabilir,
kimi keskin gözlere sahiptir, kimi rüzgarla yarışır.
Öte yandan hiçbir canlı sahip olmadığı bir işlevi gerçekleştiremez,
gerçekleştirmeye de çalışmaz doğal olarak.

Doğanın her türe biçtiği ayrı bir rol vardır, her canlı yetenekleriyle
bu rolu yerine getirir.
İnsan da diğer canlılar gibi doğanın bir parçasıdır ve belli
yeteneklerle donatılmıştır.
Bu yeteneklerden en önemlisi akıl ve akılla öğrenmedir.
Binlerce yıllık geçmişinde insanlık sürekli öğrenerek, çalışarak
aklını geliştirmiş,
sahip olduğu yetenekleri hep bir adım öteye taşımıştır.
Fakat yetenek yerine para kullanan tek canlı yine insandır.
Parayı aklın bir eseri ilk önce yaşamı düzenlemek için bir araç olarak
kullanmışsa da, yine insanın kurnazlık yeteneğiyle hayatın amacı haline dönüştürmüştür.

Paranın araçlıktan çıkıp amaca dönüşmesi neyi ifade eder?
İlk olarak yeteneğin satın alanıbilmesine yol açar. Fakat yeteneği
bünyesine doğalmışcasına ekleyerek değil, yeteneğe sahip kişiyi kullanarak elde etmek yoluyla satın alır. Bu da ilk etkisiyle ilkel olarak, en kolay insanın bedenin satılıp
alınabileceği bir durum oluştumuştur ki gelişmiş akıl yeteneği olmayan insanlar, işlevsel ve içgüdüsel olarak bedenlerini yeteneğe dönüştürürler. Bu da ahlaksızlık ve erdemsizliğin
temel sebebir.
İkinci olarak, geçmişten bugüne kadar akıl yeteneğiyle yaratılmış bütün
değerleri anlamsız kılar. Akıl yeteneği gelişmiş üretken bir insan, paraya ulaşmak için, ürüne
dönüştürdüğü bu yeteneğini, para sahibi birine satmak zorunda kalır. Para sahibi kişi, insanlık
değerleriyle donatılmışta olabilir, olmayabilirde. Bu durumun doğurduğu en büyük sonuç, modern kölelik düzenidir.

Klasik anlamda kölelik, bir kişinin para karşılığı tamamen bir
başkasının himayesinin altına girmesiydi. Köle olan kişi, sahibinin tüm isteklerini yerine
getirmek zorundaydı ve asla kendi iradesi gibi bir kavram söz konusu
değildi. Modern kölelikte ise durum biraz daha farklı fakat özünde
aynı. Modern köle, sahip olduğu yada eğitim ve öğretimle elde ettiği
yetenekleri para sahipleri için faydalı ürünlere dönüştürür ve bunun karşılığında
çalışmadığı saatler dışında "gönlünce yaşama" hakkı elde eder. Yani gönlünce geçireceği bir kaç saat için, saatlerce bilinçli yada bilinçsiz, para sahibine kölelik yapmaktadır.

Modern köleleliğin bir diğer farklı yanı ise kölenin yetenekleri
doğrultusunda gelişmesinin sağlanmasıdır. Bu kölenin kendisi için
güzel şeyler yaptığını düşünmesine yol açarken, aslında para sahibi
için verimliliğinin artması anlamına gelir. Verimliliğin artması, para
sahibinin daha çok para elde etmesine, daha çok parada daha fazla
sahip olabilirliğe yol açar. Daha fazla sahip olabilirlik lüksü
yaratır. Lüks sonucu, para sahibi haketmediği ürün ve yeteneklerin
bile sahibi olur ki, bu çelişki köleliğin daha da derinleşmesi ve içselleşmesine sebep olur.
Yeteneği karşılığı sahip olma hakkı elde edenler, kendilerini farkında
olmadan bu lükslere sahip olma düşleri içinde bulurlar. Tek doğal
sahiplikleri yetenekli bedenleri olduğu için daha çok, kapasitelerinin
üstünde daha çok çalışarak bu lüksleri elde etmeyi hedeflerler.
Kapasitenin üzerinde çalışmak, para sahiplerini işine geldiği için,
para sahipleri, yetenek sahiplerine bu lüksleri doğalmış gibi gösterir
ve adını standart koyarlar. Yetenek sahibi, aşırı çalışmasıyla bir
lüks elde edebilir. Fakat hiçbir zaman para sahibi kadar lüks
içerisinde olamayacaktır. Çünkü birilerinin çalışması gerekmektedir.

Bir süre sonra, yetenek sahibi, lükslere ulaşmanın para sahibi olmakla
mümkün olduğunu düşünmeye başlayacak ve az para eden yetenek ve
ürünlerinin anlamını unutup, bütün düşüncesini paraya yoğunlaştıracak,
parayı amaç edinecektir ve böylece düzen döngüsünü tamamlayıp
sürekliliğini sağlamış olacaktır.

Şimdi bu noktada parayı ortadan kaldıralım ve bu yazdıklarımızı
yeniden yazalım. Her insan yeteneklerini keşfeder ve bu doğrultuda
hayat için, hayatı için anlamlı şeyler yapmaya başlar. ortaya koyduğu
ürünleri, kendi ihtiyaç duyuduğu ürünler karşılığında, başka
insanlarla değiştirir. Böylece herkesin farklı yeteneklerini geliştirmesinin doğal zemini
hazırlanırken, karşılıklı dayanışma ile herkes için anlamlı bir hayat yaratılmış
olur. Yetenekler sonucu elde elde edilen ürünlerin, yine bir başka
yetenek ürünüyle değişimi, lüks yerine ihtiyaç kavramını yaratır.
bunun nedeni, yetenek -ihtiyaç lişkisinde yatmakdadır.

Temel anlamda herkesin hayatını sürdürmek için temel ihtiyaçları
ortaktır, yemek, üremek gibi. Bu ihtiyaçların sınırı bellidir. Bunların
yanında, kişinin ürün ortaya koymak için başka yeteneklerden ihtiyaç
duyduğu ürünler olacaktır. Basit bir örnekle bir demirci çelik için
sadece su, ateş, örs ve çekice ihtiyaç duyarken, bir mühendis,
makinası için sadece çeliğe değil, yakıt, elektronik aksam gibi birçok
şeye ihtiyaç duyar. görüldüğü gibi ihtiyaçları yetenek
şekilendirmektedir. Böylece, sahip olmanın ilk yolunun yetenek sahibi
olmak gerekliliği garanti altına alınmış olur.
Bu gereklilik, yeteneklerini hergün pratik edilmesine, pratikte
yeteneklerin gelişmesine, yeteneklerini gelişmesi de insanlığının
gelişmesine neden olur. Gelişmişlikle hayat kolaylaşırken, çalışan
herkes ömrünün sonunda iyi bir hayat yaşadIğı düşüncesiyle dünyadan
ayrılır.

Yazan: Ahmet Duran

Cumartesi, Kasım 11, 2006

Fikrimize yukarıdan bakış

Alternatif yaşamı, öncelikle birey olarak başarmak için yapıyoruz planlarımızı. Her birimiz ayrı fikirler üretiyor, bilgimizi ortak bir yerde birleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü bilgi güçtür ve paylaştıkça daha güçlü oluruz.

Bireysel planlamaların zorluğu düşünüldüğünde, bir ulus için gerekli planlamanın yapılması çok daha büyük bir öenme sahip olacak ve üstün bir çalışma gerektirecektir. Biraz yukarı çıkıp, dünyaya bakınca, bazı ülkelerin de aynı biz bireyler gibi alternatif yaşam için uğraştığını farkettim. Bu ülkeler arkalarında bir ulusu sürüklüyorlar.

Dün Mustafa Kemal'in başını çektiği bir grup insanın, bir ulus için planlayıp sunduğu alternatif yol; bugün benzer şekilde Che ve Fidel'in öncülük ettiği bir akımla, çok daha uzak bir yerlerde devam ediyor.

Gelir artısı olarak bizden tek farkları ellerindeki petrol olan, bunun yanında bizden birçok eksiği olan Küba birkaç yıldır hiç durmadan pozitif üretim yapan; kaynak kullanımını en aza indiren ve gelişime önayak olan politikalar izliyor. Bu farklı yaklaşımlarını gösteren iki haberi ilgili sitelerden (haber1 haber2 haber3) okuyabilirsiniz.

Bizim ülkemiz de 57 yıl öncesine kadar böyleydi.

Salı, Kasım 07, 2006

Paulownia: Kaçış İçin Kaynak Olabilir Mi?

Bahçe kurma düşüncesini tetikleyen üründü Paulownia. Paulownia Bahçesi uygulanabilirliğini, kavak, zeytin, bodur elma, badem ve ceviz bahçesi uygulanabilirlikleri izledi.

Dolmuşla işe giderken gördüğüm “Dünyanın En Hızlı Büyüyen Ağacı” ilanı ile Paulownia’yı fark ettim ve internette araştırmaya başladım.
Çin Kavağı da denmekte, kerestesi için yetiştirilen bir ağaç.

Lafı uzatmayıp, yaptığım araştırmalardan sonra geldiğim noktayı özetlersem:

- 7 sene sonra kesim yapılacak şekilde 4x4 metreye dikim yapıldığımda 1 hektara 625 ağaç ekiliyor.
- 7 sene sonra doğru bakılan bir ağaç ortalama 1 metreküp kereste verebiliyor.
- 1 metreküp Paulownia kerestesi birim fiyatı ortalama 200-400 dolar.
- 3 hektardaki ağaç sayısı 1875 ağaç, %10 kayıp olursa 1700 ağaç kalacaktır.
- Metreküp bedeli usd 200’den, 1700 ağaçtan elde edilecek gelir 340.000 dolar, kabaca 500.000 YTL.

Bu işin maliyeti nedir?
- Arazi bedeli: Tarla vasıflı, plantasyon amaçlı kullanılacak bir arazinin ortalama bedeli 20.000 YTL ile 30.000 ytl arasında.
- Fidan başına 9 YTL’den 1875 fidan 16.875 YTL.
- Kuruluş aşamasındaki arazi dikime hazırlama, tel çevirme, kuyu açma, dikim ve diğer masraflar yaklaşık olarak 15.000 YTL.
Toplam masraf 50.000, 60.000 YTL yi buluyor.

50.000 YTL yi %15 yıllık faizden 7 sene bankada tutarsam kabaca 135.000 YTL gelir sağlıyorum. Paulownia yetiştirirsem 500.000 YTL kazanabiliyorum. Benzer bir proje çalışmasını Türkiye Paulownia Sitesinde bulabilirsiniz. Benim projem biraz daha aralıklı dikim ve 7 sene yetiştiricilik üzerine hesaplandı.

Bu hesaplamayı 2002 yılında yapmıştım. O sene yukarıdaki Paulownia projesine başlasaydım, şimdi ağaçlarım beş yaşında olacak ve tahmini değerleri 150.000 doların üzerinde olacaktı.

- Şimdi birikmiş kaç liram var?
- Hiç, hatta bir dünya borcum var.
- Bir beş sene daha geçse kaç lira biriktireceğim?
- Yine hiç para biriktiremeyeceğimi söyleyebilirim. Savurgan biri olduğumdan değil, sistemin içinde yer alanlardan biri olduğum için para biriktiremeyeceğim. Modern Kölelik gelir sistemi buna göre düzenlenmiş.

Kağıt üzerinde işler yolunda göründüğü zaman hemen midem bulanır.
- Bu kadar gelir elde ediliyorsa niye kimse bunu yapmamış? Memlekette bir akıllı ben miyim?
Bu düşünceyi karşı düşünce izler.
- Milli Piyango oyunlarından her ay beş, on kişi milyoner oluyor, onları da tanımıyorsun ve onlardan da haberin yok.
Bu düşünceyi karşı düşünce izler.
- Acaba George Orwel, 1984 romanında haklı olabilir mi? Milli Piyango aslında bu ikramiyeleri hiç vermiyor mu?
Ve yine başladığım yere geri dönerim:
- Bu kadar gelir elde ediliyorsa niye kimse bunu yapmamış? Memlekette bir akıllı ben miyim?

Paulownia ile ilgili daha detaylı bilgileri

Türkiye Paulownia sitesinde ve Paulowniaci sitesinde bulabilirsiniz.

Paulownia üzerine yazılarım devam edecek.

Günün Kitabı : Büyük Zen Düğünü / Charles Bukowski
Günün Albümü : Guns and Roses / Apettite for Destruction


04/Mayıs/2007 Notu: Paulownia üzerine araştırma yapanların Paulownia Bahçesi Başarısızlık Mı Olurdu yazımızı da okumalarını tavsiye ederiz.

Çarşamba, Kasım 01, 2006

Alternatif yaşam için hazır olmak

Geçtiğimiz hafta sonu basit bir doğa yürüyüşü için arkadaşlar ile buluştuk. Üzerimizde fazla malzeme alma gereği duymamıştık çünkü bu sadece bir tepe tırmanışı olacaktı ve gidecegimiz patika ve yollar belli ve hazırdı.

Tüm bu kolaylıklar ile tepeye tırmanma başladı ve inişle birlikte 4 saat kadar sürdü. Doğayla tekrar içiçe olmak çok zevkliydi, iyi insanlarla birlikte olmak da öyle. Ancak yürüyüş bittiğinde birkaç soruyu yanıtlamam gerekiyordu.

O kadar ayaklarım ağırdı ki, dönüş yolunun aşırı dik olması ve botlarımın ayağıma henüz uyum sağlamamış olmasına bağladım nedenini. Oysa herşeye hazır olmak gerekiyordu alternatif yaşam için. Bilgisayar başında geçen saatler, hantallaşan kaslar; hergün yapılan 15 dakikalık sporun çok da yeterli olmadığını acıta acıta anlattılar o akşam. Hazır mıydı ellerimiz dikenlere ve nasırlara; hayır.



Fotoğrafta görülen dikenli teller tam bugünkü durumu anlatıyor aslında: "Öteki tarafa geçebilmek için biraz acı çekmek gerekiyor".

Bu tırmanışları, kampları daha sık yapmak gerekiyor; yalnız istemekle olmuyor, fiziksel olarak da hazırlanmalıyız yeni bir yaşam tarzına.

Sadece Alternatif Bir Çılgınlık Mı?

Alternatif Yaşam Planlamasını sadece mevcut sisteme karşı daha yaşanabilir, daha insansı bir çözüm olarak mı düşünüyorsunuz?

Yiyecek ve içecekleri zincir marketlerden alıyoruz.
Elektriği TEDAŞ sağlıyor,
Yakıtı benzin istasyonlarından alıyoruz.

Parasıyla değil mi? Neye ihtiyacımız varsa, verir parasını alırız.

Ya paranın satın alma gücünün kalmadığı bir gün gelirse? Ya sadece kendi kendine yetmesini bilenler hayatta kalabilecek ise.

The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filmini seyretmiş miydiniz? Televizyonda da birkaç kez yayınlandı. Hadi be, yok artık, ne gerek var dediğim bir çok yeri olan Holywood yapımı bir film olmasına rağmen, filmin konusunu oluşturan iklim değişikliği, bilim çevrelerinde raporlar ile filmde anlatıldığı şekilde sunulmakta. Filmi hatırlatmak adına çok kısa bir özet verirsem: Buzullardaki erime okyanus suyunun tuzluluk oranını etkiler, Dünya birkaç hafta içinde yeni bir buzul çağıda girer. Kuzey yarıkürede kalan ülkeler tamamiyle buzlar altında kalır ve halkları yok olur. Amerika Birleşik Devletlerinin Güney Eyaletlerinde yaşayanlar, Meksika’ya sığınarak kurtulabilirler.

Ani, beklenmedik ve tüm dünyayı etkileyecek bir felaket karşısında birey olarak ne kadar hazırlıklıyız?

Arkadaşlarım arasında neden Alternatif Yaşam Planlaması yapmamın/yapmalarının gerekliliğini konuşurken, olası felaket senaryolarından bahsettiğimde:
- Aniden buzul çağına girdiğimizde, sen bahçende “domates” yetiştirerek hayatta kalmayı mı düşünüyorsun?
- Senin kümes felaketten muaf mı?
- Alternatif Bir Yaşamın var diye felaketten sen etkilenmeyecek misin?
soruları ile gelmekteler. Etkilenmemek mümkün değil. Tabii ki, bir felaket senaryosunda tarım yapılamaz hale gelecek ve hayvanlar ölecek.

Biz şehirlerde yaşayan insanlar; kaçımızın evinde onbeş günden fazla gıda temin edebilme imkanı var? Şehir yaşamı böyle, gıda stoklamaya gerek yok.
Doğuda kar yolları kapadığında, altı ay insanların dış dünya ile bağlatıları kalmıyor. Yolları kapandı diye açlıktan ölen bir köy halkı var mı?

Dünyayı etkileyecek olası felaket seneryolarında şehirde, apartmanlarda, trafikte olup yağmanın ve kaosun içinde kalmak mı iyi? yoksa kendi bahçenizin içindeki evinizde olmak mı?

- Sonunda ölecek isem, niye bunu geciktireyim?
- Sonun ne zaman olacağı belli mi? Neden ilk darbede yıkılayım? Direnebildiğim kadar direnmem gerek ve belirli bir zaman sonra eğer şartlar düzelirse, yeniden başlayabileceğim bilgi, yetenek ve donanıma sahip olmam gerek.

Soğuk savaş döneminde Amerika’da yüzbinlerce insan nükler saldırı ihtimaline karşı sığınak yaptırmış, benim anlattıklarıma da böyle hastalıklı bir düşünce olarak bakabilirsiniz.

Ben büyük resme baktığımda; kendi kendine yeten, sağlıklı, stressiz, doğa ile barışık, zamanını doğanın hızına göre düzenleyen ve olası felaket senaryolarında sistem insanlarından birkaç adım önde bir hayat görüyorum.

Günün Kitabı : 2012, Marduk ile Randevu / Burak Eldem
Günün Albümü : Nirvana / Nevermind

Özgürlük, Esneklik ve Alternatif Bir Yaşam

Alternatif Yaşam Planmasını yazmaya başladığımızda çevireceğimiz bir kaç yazıdan biriydi Sue Robishaw’ın yazdıkları. Alternatif Yaşam oluşturmayı başaran insanlardan yaptığımız ilk çeviri Özgürlüğe Giden Yol yazıları idi. Sue Rabishaw ve eşinin kurduğu alternatif yaşam, Özgürlüğe Giden Yol ailesinin yaşamından epey farklı. Rabishaw’lar şehirden uzak, doğanın içinde bir alternatif yaşam oluşturmuşlar. Çıkış noktaları benim düşündüklerim ile paralel. Az olan daha çoktur. Sue Rabishaw, yazdığı kitaplarından ve eşi ile yaptıkları ağaç heykellerden gelir sağlamakta.

Sue Rabishaw’un sitesinden özet bir çevirisi yapacağım ilk yazı, Freedom, Flexibility and An “Alternative” Life başlıklı yazı. İsteyenler metnin İngilizce aslını okuyabilirler.

ÖZGÜRLÜK, ESNEKLİK VE ALTERNATİF BİR YAŞAM

Fatura yok. Çiftliğimizi alıncaya kadar çalıştık, gücümüzün yettiği kadar bir yer aldık. Suyumuz rüzgar tarafından pompalanmakta, elektriğimiz güneş ışınlarından. Isınma sistemimizin bir kısmı güneş tarafından karşılanmakta, diğer kısmı odun ateşi ile karşılanmakta. Ocağımız güneş ışığı, odun ve bazen de tüp ile çalışıyor.

Ana aydınlatma kaynağı olarak güneş enerjisi ile çalışan 12 voltluk Floresan lambalar kullanmaktayız. Şarjlı lambalar evin tamamını kapsayacak şekilde çeşitli yerlere yerleştirilmiş durumda. Dingin bir ortam istediğimizde arasıra mum yakıyoruz.

Buzdolabının olmazsa, olmaz bir ürün olmadığını fark ettik. Kilerimizin ve yeraltı mahzenimizin ısısı yılın yarısından fazlasında birkaç derece seviyesinde. Yılın kalan yarısında da ısıları birçok gıdayı koruyacak düzeyde. Buzdolabı yerine yapacağımız masraf, evinizin arkasına yapacağınız bir kiler ve bir mahzen yapım masrafından fazlası olmayacak.

Aylık sabit ödemeleri olan bir telefon hattımız var. Geçim kaynağımız olan e-mail ve web sitemiz için telefon hattı gerekli. Fakat telefonun bir seçenek olduğunun farkındayız. Gelir sağladığımız web sitesi yerine, gelir elde edeceğimiz farklı bir hayat seçebilir ve telefon hattımızı iptal ettirebiliriz. Geçmişte telefonsuz bir hayat yaşamıştık. Fakat şimdilik telefon mevcut yaşam tarzımızın bir parçası.

Gıda ihtiyacımızın büyük bölümünü bahçemize ekdiğimiz ürünlerden ve doğada kendiliğinden yetişen ürünlerden karşılıyoruz. Bazı ürünleri dışarıdan satın alıyoruz. Sadece kendi yetiştirdiklerimiz ve topladıklarımız ile de yaşamak bir seçenek. Bunu denedik ve gayet güzel yaşadık. Dışarıdan aldıklarımız bir şık ve biz bunu seçtik. Şimdilik.

Şehirden ve etkinliklerden uzak yaşıyoruz. Ulaşım bedeli masraflarımız arasında önemli bir oran tutuyor. Bizim için yeni bir araba on yaşın altında, her koşulda, uzun yıllar bizi taşıyabilecek bir araba. (1984 model Rampage ile 150.000 milden fazla yaptık) Elektrikli melez bir araba kullanma rüyamız hala sürüyor. Ayaklarımız ve bisikletlerimiz sık kullandığımız seçenekler. Arabasız yaşamayı seçebilirdik, şehre daha yakın bir yerde yaşlamayı seçebilirdik. Toplu ulaşım imkanlarının olduğu bir yerde yaşamayı seçebilirdik. Fakat biz burada yaşamayı seçtik ve burada yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.

Arabamız için sadece zorunlu trafik sigortamız var. Paraya vergilerimizi ödemek için ihtiyaç duyuyoruz. Sağlığımızın ve malvarlığımızın sorumluğunu kendimiz alıyoruz ve asgari düzeyde bir sigorta ödüyoruz. Doğa ile uyumlu yaşamayı ve çalışmayı seçtik, Doğa’ya karşı değil. Sağlığımız ve inançlarımız bunu yansıtıyor.

Kazanmak zorunda olduğumuz asgari düzeyde bir para var. Bu miktarı asgari seviyede tutmamız bize ne zaman, nerede, nasıl ve kimin için “çalışıcağımızı” seçme özgürlüğü veriyor. Çalışma hayatına yeni başladığımız yıllarda, çalışma azmimizin olduğunu belirterek, doğru dürüst para verilmeyen, hatta nerede ise hiç para verilmeyen, işlerde çalıştık. Bu işlerde birçok arkadaş edindik. Ne kadar çok kazandığımızdan ziyade, işde ne kadar mutlu olduğumuz ve ne kadar yaratıcı olduğumuz önemliydi.

Bir şey satın almak istediğimizde, satın almak istediğimiz şeye vereceğimiz para için ne kadar çalışacağımızı ve ne kadar enerji harcıyacağımızı hesaplıyoruz. Alternatifleri değerlendiriyoruz. Kendimiz yapabilir miyiz? Diye düşünüyoruz. Gerçekten istediğimiz bir şeyi alamadığımız hiç olmadı. Eğer birşey bu kadar önemli ise, para bulunacaktır.

İnsanlık olarak yaşama mutluluğunu, dünyanın sihrini unuttuk. Hayata dair birçok Alternatif var. İzlenecek bir çok yol ve birçok uğraş var. Önemli olan bulutları görebilmek, kuşları izlemek, yıldızları fark etmek, rüzgarı hissetmek, dünyanın kokusunu almak, ağaçları görmek, yağmurda ıslanmak.

Elektrikli ekipman ve ev aletlerine karşı değiliz. Çamaşır makinamız ve kurutucumuz olmadan yaşamak istemiyoruz. Ağaç işlerinde kullandığımız elektirikli aletler birçok işi daha kolay ve kısa zamanda yapmamızı sağlıyor. Fakat el aletlerini de hala kullanıyoruz ve işimizi görüyor. Kurşun kalem ve kağıt masada bilgisayar ve yazıcı ile yan yana duruyorlar.

Hayatı seviyoruz, üretme tutkusunu ve macerasını seviyoruz, öğrenmeyi seviyoruz. Büyük bir kimya firmasında çalışan, şehrin saygın bölgesinde yaşayan, birçok akşam dışarıda yemek yiyen, takım elbise ve gece elbisesi giyen karı kocadan farklıyız biz.

Cumartesi, Ekim 21, 2006

Balık çiftliğinde elektrik üretimi

Milliyet'te sürekli takip ettiğim "yurdum insanı" fotoğraf serisinde güzel bir elektrik üretimi fotoğrafıyla karşılaştım. Daha sonra yaptığım araştırma sonucunda Memoğlu ailesinin bu elektrik üretimini balık çiftliği için yaptığını öğrendim (Kaynak). Fotoğrafların incelenmesi bu tip bir elektrik üretimi için su kaynağının güçlü olması gerektiğini göstermektedir. "Rizeli Mustafa Memoğlu, geliştirdiği santral sayesinde alabalık çiftliğinin tüm elektrik ihtiyacını karşılamayı başardı. 3 buzdolabı, 1 yem makinesi ve televizyonun çalıştığı, 70 dolayında ampulün gece gündüz yandığı tesiste bu şekilde ayda ortalama 600 YTL elektrik giderinden tasarruf etti". Haberden de okunduğu gibi yapılan tasarruf inanılmaz derecede iyi bir tasarruf. Tüm tesisin elektriğini karşılaması da bence önemli bir başarı olmuş. Suyun enerji üretiminde kullanılması MÖ 1. yüzyılın başlarına kadar keşfedilememiştir. Coğrafyacı Strabon'a göre (XII, 3, 40) Yunanistan ve İtalya'daki en eski su değirmenlerinden daha önce, MÖ birinci yüzyılda, Anadolu'nun kuzey kesimindeki Kabeira'da (Türkiye'de Niksar yakınlarında) Mithridates krallığınca bir su değirmeni inşa edilmiştir. Bunun basit bir açıklaması olabilir. Bir su çarkı için temel gereksinim yıl boyunca debisi sabit kalan bir su kaynağıdır ve bu çarkın işlevsel olması için gereken su miktarı çok fazladır (Sf. 10). Bundan anladığım kadarıyla bu şekildeki elektrik üretimi çalışmalarının Türkiye'de olması ilk çıkış yeri olması nedeniyle daha anlamlıdır.

Çarşamba, Ekim 18, 2006

Alternatif Yaşama Giriş I, Başlangıç.

Alternatif Yaşam düşüncesi henüz sisteme dahil olmamış, okur-yazar ve müzisyen olmak isteyen, bekar bir insanın, bireysel kurtuluş arayışı olarak başlamışdı. Sisteme dahil olmadan kaçmalıydım.

Ne kadar tüketmek istiyorum ve ne kadarını üretebilirim?

Nasıl başlamalı?

Çok yüzeysel olarak yaşam için temel gereksinimler;

Barınma:
Mersin şehir merkezine kırk kilometre uzaklıktaki, 1200 rakımlı, küçük bahçeli, büyük yayla evini, Alternatif Yaşama başlayacağım yer olarak planlamıştım.

Gıda:
Alıştığım yeme ve içme alışkanlığını değiştirmek ilk adım olacakdı. Yeme alışkanlığı değişikliğine ilk örnek ekmek olabilir. Kış aylarında, köy evlerinin bir köşesinde üzeri örtülü bir sütün vardır. Yaz aylarında sacda, imece usulu hazırlanmış, köy ekmekleri vardır örtülü sütünun altında. Kış aylarında önceden hazırlanmış sac ekmeklerinden bir tane alınır, üzerine hafif su serpilerek yenir. İşte size yeni ekmek alışkanlığımız. Yada şeker yerine pekmez kullanmak gibi.
İlkbahar, yaz aylarında bahçede yetiştirelecek ürünleri hem taze tüketim de kullanacak, hem de fasulye, nohut gibi kuru gıda olarak da kullanılabilecektim. Yaz mevyelerini kurutarak kışın tüketebilecek, hazırlayacağım meyve şuruplarını kış aylarında içebilecektim.
Bir kümes kurmayı planlamıştım.

Enerji:
İlk günlerde bu konuda fazla alternatif üretemedim. (Alternatif Yaşam Planlamasının bugünkü yazılarında Enerji konusunu şimdilik önde gidiyor.) Yerleşmeyi planladığım yerde bolca su bulunduğundan, hidroelektrik kaynaklarını araştırdım. Komik gelebilir (malesef linkini bulamıyorum) ama internette 14 KW elektrik üretebilen ev tipi su tribünü buldum. Tabii ufak da olsa bir baraj düzeneğine ihtiyaç duyulmakta idi. Neyse, sonuçta çoğu orman köylüsü gibi ısınma için odunu ve diğer ihtiyaçlar için şebeke elektiriği düşünmüştüm başlangıç için.

Gelir:
Her nekadar ilk hedef asgari dışa bağımlı tüketim olsa da, kaçınılmaz sabit masraflar vardı. Elektrik, benzin, araba vergileri, ev vergileri, telefon sabit bedeli, aylık kitap alımı gibi masrafları karşılamak gerekecekdi.

Sağlık:
Acil sağlık en büyük sorun, evde çözümü yok. Mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna gitmek gerekecek. İlerideki günlerde çevirisini yapacağım Alternatif Yaşamı başaran örneklerden Sue Rabishaw’ın sitesinde acil olmayan sağlık sorunları için, olabildiğince doğa ile içiçe yaşamalarından ve doğal beslenlemelerinden dolayı az hastalandıklarını belirtiyorlar. Kendi kendime iğne yapmasını öğrendim ve birkaç kere yaptım. Evde bol miktarda ilaç bulundurmak da zaman kazandıracaktır.

İdeal olan komünel bir yaşam formu oluşturmak ama lafa geldiğinde bu işe hazır olan insanların, uygulama noktasına geldiğinde, hastaneden, büyük marketlerden, şehirden uzak kalamadıklarını görüyorsunuz. Eski mankenlerden Merve İldeniz bir röportajında böyle bir komünel yaşam girişimi oluşturmayı deneyeceklerini belirtiyor. Umarım yaptıkları/yapacakları bu süreci kayıt altına alarak, bir belge/kitap haline getirirler.

Başarılı komünel hayat formlarına örnek olarak Kibutzlara ilerideki yazılarımda değineceğim.

Günün Kitabı : Cebi Delik / Paul Auster
Günün Albümü : Stanley Turrentine / Salt Song

Salı, Ekim 17, 2006

Google kampüsünde güneş enerjisi

Google Silikon vadisindeki kampüsü için güneş enerjisi sistemi planlıyor. Bunu gerçekleştirmesi durumunda ABD'deki en büyük güneş enerjili şirket ofis kompleksi olacağı google tarafından belirtilmiş.

Web arama yöneticileri Mountain View - California'daki kampüslerinin çatısına 1.6 Megawatt elektrik üretebilen (1000 tane California evine yetecek miktarda bir elektrik bu) güneş enerjisi sistemi kurmaya başladıklarını söylemiş.

Bu şekilde ürettikleri elektrik ofis çalışanları tarafından harcanan elektriğin üç katı olacakmış.


Kaynak:http://yahoo.reuters.com/news/ArticleHybrid.aspx?type=comktNews&storyID=urn%3anewsml%3areuters.com%3a20061017%3aMTFH81983_2006-10-17_01-12-03_N16392412

Pazartesi, Ekim 09, 2006

Enerjimiz bitiyor mu?

Özelleştirmeler ile satılmaya çalışılan ülkenin enerji kaynakları, konuyla yakından ilgili kurumları da tedirgin ediyor. Bunlardan biri olan EMO, hükümetin enerji planlama yaklaşımlarını doğru bulmadığını belirtiyor ve aşağıdaki yazıyı savunuyor.

TMMOB ve EMO enerji alanında merkezi planlı yapılanmayı savunmaktadır.
Enerjide dağıtılmış olan merkezi yapının yeniden inşasını, üretim-iletim-dağıtımın kamu eliyle yürütülmesini savunmaktadır.

TMMOB ve EMO diyor ki;

Özelleştirmelerden derhal vazgeçilmelidir.
Tahkim vb. anlaşmalardan çıkılmalıdır.
Tüm "al ya da öde" ibareli YİD, Yİ vb imtiyaz sözleşmeleri iptal edilmelidir.
Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak enerjinin etkin kullanımı ve verimliliğe yönelik çalışmalar derhal başlatılmalıdır.
Dışa bağımlı enerji üretiminde bağımlılık asgari düzeye indirilmelidir.
Ulaşım politikaları değiştirilmeli ve petrole bağımlılık minimum düzeye çekilmeli, yerli kaynaklara yönelik enerji tarımına önem verilerek biyoyakıt üretimi arttırılmalıdır.
Özellikle güneş enerjisine yönelik bütçeden pay ayrılarak AR-GE çalışmalarına başlanmalıdır.
Enerji temininde jeotermal, biyokütle, rüzgâr, mikro düzeyde su kaynakları başta olmak üzere en küçük potansiyel bile değerlendirilmelidir.

Kaynak: www.emo.org.tr

Salı, Ekim 03, 2006

Alternatif Enerji Kaynaklarına Yaklaşımlar

Alternatif Enerji üzerine yoğunlaştık bu aralar.

10 gün kadar önce üye olduğum Amerika kökenli bir Biodizel sitesinden gelen okunmamış mesajlarım 900 adedi geçti. Neden "Alternatif Yaşam" dediğimizde zamanımızı istediğimiz gibi, kendimize ve dünyaya daha faydalı olacak şekilde değerlendirebilmek, çıkış noktalarımızdan biriydi. İçinde bulunduğum durumu okumak istediğim halde, okunmamış 900 mesaj özetliyor.
Biodizel yahoo grubundan çeviri ve bilgi paylaşımını önümüzdeki günlerde yapacağım. Kişisel görüşüm; Alternatif Enerji seçenekleri içinde benim planladığım alternatif yaşamı destekleyecek en verimli kaynak, biodizel görünmekte. Gerçi devlet vatandaşlarını "müşteri" olarak gördüğü için tüm alternatif enerji çözümlerine koyduğu engeller gibi, yakın zamanda biodizele de elinden gelen kösteği koyacaktır. Merdiven altında sahte rakı üreten bir millet olarak, biodizel Türkiye'de çok şeylere gebe. Gerek devlet, gerek millet henüz tam anlamı ile uyanmadı. Hayırlısı...

temizenerji yahoo grubundan Sn Ateş Ugurel'in 02/Ekim/2006 tarihli iki mesajı sizlerle paylaşmak istedim.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Herkese günaydın,
Son 2-3 haftadır yazismalari takip ettikten sonra bazi konularda aydinlatici bilgi vermenin gerektigini düsündüm. Farkli konular hakkindaki görüslerim söyledir.


Temiz enerjinin pahali olmasi
Bunun taniminin cok iyi yapilmasi gerekmektedir, su anda Amerika'da ve Avrupa'daki bütün büyük rüzgar ve günes enerjisi sistemleri ile yine konut bazindaki günes enerjisi uygulamalari sebeke baglantilidir. Sebeke baglantili olmasi sistemde akü kullanilmamasi anlamina gelir. Oncelikli olarak günes ve rüzgardan üretilen enerji evin icinde tüketilir, fazla enerji sebekeye geri basilir, eksik enerji de (rüzgar ve günes olmadigi zaman) sebekeden alinir.

Bunun mümkün olmasi icin devletin bunu regüle edecek kanunlari cikartmasi gerekmektedir. Türkiye'de bunun teknik olarak uygulanmamasi icin hicbir sebep yoktur, Enerji Bakanligi da EPDK da bu konuyu cok iyi bilmektedir. Zaten Avrupa'da yillarca uygulanmakta olan basarili yönetmelik ve kanunlar mevcut olup, aynen uygulanabilir. Ancak buna ragmen cok cabuk bir sekilde cikartilabilecek bu kanunun yillardir neden cikmadigini sizler de cok rahat tahmin edebilirsiniz.

Bu kanunun cikmasi ile birlikte sistem maliyetleri cok düsecektir ve amortisman süreleri 10 yilin altina inecektir. Sisteme özel sektör bankalari da girecek ve kullanim hizla yayginlasacaktir. Yayginlasma ile birlikte Türkiye'de üretim yatirimlari da baslayacaktir.

Su andaki durumda ancak sebekeden uzak konutlar, gsm istasyonlari, su pompalar, aydinlatma sistemleri gibi "butik" projelerde ancak günes ve rüzgar enerjisi ekonomik olarak rantabl olmaktadir. Bu sistemlerde sadece günes paneli-rüzgar türbini yoktur. Diger ek donanimlar (akü-inverter- sarj kontrol-sigortalar- ayak sistemi-kule- montaj) asil fiyati arttiran unsurlardir. Enerjiyi üreten sistemin toplam sistem maliyeti icindeki yüzdesi yaklasik %30'dur. Yani pahali olan günes panelleri degil sistemdir.
Yaptigimiz arastirmalarda 800 metre üzerindeki mesafelerden sonra hat cekme bedelinin kesinlikle bir temiz enerji sisteminden daha pahaliya geldigi yönündedir.

Burada teknik olmayan ikinci önemli bir nokta ise bagimsizliktir. Yaklasik 10 yildir faaliyet gösterdigim bu sektörde bircok müsterimin fiyattan tamamen bagimsiz olarak "enerji özgürlügü-kendi enerjisini kendi üretmek-cevreye katkida bulunmak" duygusuyla alim yaptigini gördüm. Tabii ki bu kesim Türkiye'de maalesef cok kücük bir azinliga karsilik gelmektedir.

Fiyat teklifi verilmesi
Ortagi oldugum Fore Enerji'nin kurmus oldugu bir grup olmasina ragmen bu ortamda tüm rakip veya cözüm ortagi sirketlerin fiyat vermesine sicak bakiyoruz ve kesinlikle müdahale etmiyoruz. Ancak temiz enerji sistemlerinin bircok detayi vardir ve bu konuda fiyat bilgisi almak isteyen kisi ve kurumlari yaniltmamak gerekiyor.
Fiyat bilgisi vermeden önce MUTLAKA ögrenilmesi gereken bilgiler vardir:

- Günlük ortalama enerji tüketimi
- Sistemin kurulacagi il-ilce
- Kullanim periyodu (tek yazin, sadece haftasonu gibi)
- Kullanilan elektrikli aletlerin detaylari ve calisma süreleri
- Orta ve uzun vadede enerji tüketiminin artisi ile ilgili bilgilendirme (örnek: ek buzdolabi alimi gibi)
- Günesi veya rüzgari engelleyebilecek dogal-suni cevre kosullari (yüksek bina-agaclar vs.)
- DC (12 veya 24V) calisabilecek ekipmanlarin tespiti
- Sistem kurulmasi talep edilen yerde dizel/benzin jeneratörün varligi

gibi detay bilgiler alinmadan fiyat bilgisi vermek son derece sakincalidir. Kurulu güc olarak fiyat teklifi vermek bu sistemi kurmak isteyen bir sahis veya kurum icin bir sey ifade etmez.

Bu konuda hazirlamis oldugumuz paket sistemleri asagidaki link'den

http://www.foreenerji.com/products.php?id=7

incelerseniz konu hakkinda cok daha detayli bilgiye ulasabilirsiniz. Bu paketlerde kurulu güc-ortalama üretim-hangi elektrikli aletleri hangi süre calistirdigi ve fiyat bilgileri mevcuttur.

Diger konular
Bildigim kadari ile artık "eskiyen" aküleri üretici firmalar geri almak zorunda, veya bu konuda bir calisma yapilmakta. Ancak 2 yil icinde eskiyen bir akü modelini biz kesinlikle önermiyoruz. Minimum sahada kullanim süresi normal kosullar altinda 6-7 yil civarinda olmali.

Aküler günes ve rüzgar enerjisi sisteminin yumusak karnidir. 100 yillik akü teknolojisi ile 21. yüzyılın üretim kaynaklari olacak rüzgar ve günes kesinlikle uyumlu degildir.

Ancak su anda hem teknik hem de ekonomik olarak (sebeke elektrigi olmayan yerlerde) baska bir cözüm yolu yoktur. Yaptigim arastirmalarda bircok sirketin cok daha cevreci ve kapasite olarak cok daha yüksek (ayni hacim ve agirlikta) akü üretimi konusunda son noktaya geldigini gördüm, dolayisi ile 4-5 yil icinde dünyada cok farkli enerji depolama sistemleri görme sansimiz olacak.

Hidrojen yakit pilleri ile ilgili bu gruba üye olan ve bu konuda uzman olan arkadaslar var, onlar eminim detayli bilgi verecektir.

(Enis bey, belki siz bu konuda bir bilgilendirici e-posta yollayabilirsiniz, cok fazla üyemiz sürekli medyada adi gecen hidrojen enerjisini hem teknik hem de maliyet acisindan merak ediyor).

Saygilar,
Ates Ugurel


- - - - - - - - - - - - -

Bir konuya daha aciklik getirmekte yarar gördüm. Internet malum artik hepimizin isyerinde ve evinde, dolayisi ile "80W solar module price" diye google'da yazdiginizda dünyadaki tüm 80W günes panellerinin teknik özellikleri fiyatlari karsiniza geliyor.

Bu fiyatlarla lütfen Türkiye'de bizim gibi satis yapan firmalarin fiyatlarini karsilastirarak neden bu kadar fiyat farki var demeyin, cünkü bu cok naif bir yaklasim.

Bizlerin o internette görmüs oldugunuz "bir adet paneli" satmak icin öncelikle sirket kurmamiz, ofis kiralamamiz, personel giderlerini karsilamamiz, onlarca fuara katilarak yüzlerce sayfalik kataloglar basip insanlara temiz enerji sistemlerini devletin köstek oldugu bir ortamda tanitmaya calismamiz gerekmekte. Sonra da o görmüs oldugunuz günes panellerini, rüzgar türbinlerini adetli olarak ithal edip, gümrük ve nakliye bedellerini ödeyip stoklarinizda tutmaniz gerekmekte. Bunlar da maalesef para harcayarak oluyor.

Eger bir gün bizim devletimiz de petrol lobisinin etkisinden kurtulup gerekli kanunlari cikartirsa ve buna bagli olarak pazar/talep büyürse göreceksiniz o internette gördügünüz fiyatlara cok yakin bedellerle alim yapabileceksiniz sizler de aynen Almanya veya Amerika'da oldugu gibi.

Lütfen bu haksizligi bu sektör temsilcilerine yapmayin, ayni sekilde Almanya'da x Euro'ya aldiginiz bir BMW otomobili Türkiye'de 2x Euro'ya satin aliyorsunuz hicbir sey sorgulamadan. Ve inanin arabadan cok daha önemli ve degerli bir ürün satiyoruz.

Saygilar,
Ates Ugurel

Pazar, Ekim 01, 2006

Tesla mısınız? Edison mu? Bilgiyi Paylaşmak

Bilginin değerini düşününce aklıma Geleceğe Dönüş 2 filmi geliyor. Birinci filme bir flashback ile öykü anlatılır. Esas oğlanın (Michael J. Fox) gelecekten getirdiği spor almanağını, filmin kötü karakteri, lisenin aptal amerikan futbolu oyuncusu ele geçirir. Birinci filmin sonunda esas oğlan tekrar güncel zamanına dönmesi rağmen, içinde gelecekte oynanacak tüm spor karşılaşmalarının sonuçlarının bulunduğu spor almanağı aptal futbol oyuncusunda kalmıştır. Ve tabii bilgiyi elinde tutan, bilgiyi kullanır ve para kazanır. Sonuçlarını önceden bildiği spor karşılaşmalarına bahis oynar. Sonuç malum. Tüm hayatının akışı değişmiştir. Aptal futbol oyuncumuz sahip olduğu bilgi ile artık çok zengindir.

Sahip olunan bilgiyi ne kadar az insan biliyorsa o kadar çok değer taşıyor bilgi.
- Ne kadar çok?
- O kadar çok.

Bilgiyi saklamaya, satmaya, paylaşmaya veya öğretmeye karar vermek bilgi sahibinin dünyaya bakışına kalıyor çoğu durumda. İş hayatında öğle insanlar vardır ki, olası haleflerine ilerde kendilerini yerinden etmemeleri için, yeri gelir fotokopi çekmeyi bile öğretmezler. Çoğu çalışanın doğası budur, bilgi paylaşımsızlığını yenmek için “takım çalışması” söylevleri ve eğitimleri verilir. Nafile. Çözüm hayata bakışımızda.

Yurtdışı kaynaklarda alternatif yaşama yardım edecek konularda eğitimler bulabildim. Talebi olmadığı için midir? Eğitimi verecek kişi bulunamadığından mıdır? Türkiye’de özel verilen alternatif yaşam eğitimleri, seminerleri bulunmuyor. Tarım Bakanlığının, ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün, Çukurova Üniversitesi’nin sertifika veren Alternatif Yaşama kaynak veya destek olacak eğitim programları bulunuyor. Ege Tarımsal Enstitüsü’nün eğitimleri kamuya açık değil, teknik personelin eğitimine yönelik.

Öğrencilik yıllarımda TRT’de yayınlanan YAYÇEP (Yaygın Çiftçi Eğitim Programı) dizilerini seyrederdim. Bu programlar VCD olarak bakanlıktan satın alınabilmekte.

Thomas Edison’u tanırsınız değil mi? Tanırız tabii, ilkokul kitaplarında bile var, ampulü icat etmiş ya. Bir de “Para etmeyecek hiçbir şey icat etmedim” demiş.

Nicola Tesla’yı tanır mısınız? Ben Tesla’yı, Tesla’ya hayran oldukları için adlarını Tesla koyan, bir rock grubu sayesinde öğrendim. Tesla kimdir diye araştırınca çok ilginç gerçekler öğrendim. 2002 yılında Aykırı Yayınevi tarafından Tesla üzerine Türkçeye çevrilmiş bir biyografi yayınlandı. Tesla ile ilgili Hürriyet ve Vikipedi de yayınlanmış iki yazıdan alıntılar yapmak, bilgi ve bilgiyi kullanmak üzerine yazdığım makalem için yeterli olacak.

__________________

Edison,

Bir gün Tesla'yı yanına çağırdı ve sistemdeki sorunları çözerse kendisine büyük bir maddi ödül vereceğini söyledi. Tesla, Edison'u, o günün parası ile 100,000, bugünün parasıyla milyonlarca Dolarlık bir masraftan kurtararak sistemdeki aksaklıkları giderdi. Ama Edison vaadettiği ödülü vermedi. Tesla, bu durum üzerine Edison'un laboratuarındaki görevinden istifa etti. Edison, sözünden dönmekle kalmadı bir de Tesla'nın bundan sonraki bilimsel kariyerini kötülemeye, onu aşağılamaya başladı. Bugün Tesla'nın bu kadar az bilinen bir isim olmasının altında Edison'un bu çabalarının büyük payı vardır.
- - - - - -
Tesla halka ucuzdan da öte bedava elektrik enerjisi temin etme hayalleri kurmaya başlamıştı. 1900'de yatırımcı J.P. Morgan'ın 150,000 Dolar'lık malî desteği ile Long Island'da "Kablosuz Yayın Sistemi"ni kurdu. Bu yayın kulesi dünyanın ilk telefon ve telgraf hizmeti verecek, aynı zamanda dünyaya resim, borsa haberleri ve hava durumu yayını yapacak bir tasarımdı. Morgan bunun gerçek anlamda "bedava enerji" olduğunu anlayınca desteğini çekti. Morgan'ın desteğini çekmesi Tesla'yı finansal sorunlar içine sürükledi. Kule, hurda fiyatına alacaklılara satıldı. Dünya Tesla'nın çatlak olduğunu düşünmeye başlamıştı. O dönemde sesin, resimlerin ve elektriğin bu şekilde yayılması duyulmuş şey değildi çünkü.
- - - - -
Tesla'nın Westinghouse'dan alacağı ücretin 1 milyon Dolar'ı geçmesi Westinghouse'ı malî sorunlarla yüz yüze getirdi. Tesla, sözleşmesi geçerli olduğu sürece Westinghouse'un iflas edebileceğini idrak ederek sözleşmesini yırtıp attı. Çünkü onun en büyük amacı insanlara ucuz AC elektrik verebilmekti. Dünyanın ilk milyarderi olmaktansa patentleri karşılığında kendisine ödenen 216,600 Dolar'a razı oldu.
- - - - - - -
Ömrü boyunca 800 icadın patentini aldı. Eğer mali destekten yoksun kalmasaydı Edison'un rekorunu rahatlıkla kırabilecek bir insandı. Hayatının son 30 senesinde pek az patent alabildi. Dünya ne yazık ki Tesla'nın dehasına sahip insanları mali açıdan ödüllendirmeyi pek sevmiyor. Ödüllendirilenler sadece orijinal fikirleri alıp bu fikirleri üretime dönüştürüp satanların oluyor.
- - - - - - - - -

Son bilgi olarak, Tesla’nın gizlenen bazı çalışmalarının 1999 Marmara depreminde İsrail’liler ve Amerika’lılar tarafından Türkiye’de denendiği yolunda komplo teorileri üretildi.

Benim hayata bakışım da Tesla’nın bakışından farklı değil. İnsanlığa faydalı olabilecek bilgileri kendime fayda gözetmeksizin paylaşmak. Gerçi Tesla örneğinde olduğu gibi bu günümüz dünyasında değer verilen bir yaklaşım değil. Hatta yok edilmenize bile yol açacaktır.

Örneğin; Bir gösteri ile su, sirke, şekeri (atıyorum, ucuz ve kolay bulunan maddeler olduğu için seçtim) belirli oranda karıştırıp yakıt elde ettiğimi ispatlasam ve karışımın hangi oranlarda olacağını bir ay sonra açıklayacağım desem, sizce bir ay yaşar mıyım?

Günün Kitabı : Sakallı Celal / Yalçın Pekşen
Günün Albümü : Tesla / Five Men Acustical Jam

Cuma, Eylül 29, 2006

Elektrik politikaları ve zamlarına karşı Alternatif Enerji

Elektrik idarelerinin özelleştirilmeleri devam ederken, diğer tarafta Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) gibi kuruluşlar yapılan yanlışları sürekli ortaya çıkartmaya çalışırken, Elektrik santrallerini satın alan firmalar akıllarına estiğinde zam yaparken, biz bir defa daha kendi enerjimizi üretmeyi düşünüyoruz.

Yeni yapılan gerekçesiz bir zam haberini okuyabilirsiniz:
http://www.ntvmsnbc.com/news/386458.asp

Bu tür olayların ve daha da vahimlerinin olacağını EMO kendi bültenlerinde aylardır dile getiriyor aslında, dinleyen olmasa da... Aşağıdaki alıntıda bu bültenlerden birinden yapılmıştır.

Türkiye Elektrik Kurumu'nun, TEAS ve TEDAS olarak ikiye ayrılması TEDAS'ın çok sayıda ağlı ortaklığa, TEAS'ın da TEİAS EÜAS ve TETAS olarak üçe bölünmesi bir kamu görevi olan elektrik üretim, iletim ve dağıtımına kadar merkezi planlamaya gereksinim duyan bu yapının bir yönetim krizine girmesine neden oldu.

Ayrıca enerji alanında büyük yolsuzlukların yasanması, bürokratların da bundan etkilenmesi, siyasi otoritenin yoğun müdahalesi, özellestirme yararları nedeniyle personel ve yatırım yapılmaması bu hızlı çöküsün nedenleridir. Ancak gerçeklestirilemeyen bu müdahaleler nedeniyle Bursa Doğalgaz santralındaki arıza sonucu güç üretimi diğer üretim kaynaklarından karsılanamamıs buna karsın bölgeden baslayarak tüketici yüklerinin devre dısı bırakılmaması nedeniyle kesinti büyümüstür. Bu, olası arızalar üzerine bir çok senaryo ve önlem düsünmesi gereken,her türlü üretim iletim ve yük değerleri elinde bulunan enerji yöneticilerinin içinde bulunduğu çaresiz durumu göstermektedir.

Enerjide her sorun için çare olarak gösterilen özellestirmenin sektörü nasıl bir kaosun içine oktuğu otoprodüktör santrallarının üretim karakteristiklerinden anlasılmaktadır. Türkiye toplam kurulu gücünün %10 ' unun bulan güçleriyle otoprodüktörlerin elektrik gereksinimlerini karsılamak üzere milyarlarca doları bulan ancak plansız olarak o gün nispeten ucuz olan doğalgaza dayalı ve Türkiye'nin her kösesinde kurulmus bugün doğal gaz fiyatları nedeniyle çok zamanlı tarifeye göre ucuz olan zamanlarda üretim yapmamaktadırlar. 22.00 den sonra ucuz tarifenin baslaması ile bu santralların “salter indirdiklerini” ayrıca kendi müsterileri için gerekli olan enerjiyi kamudan aldıklarının göstermistir. Ne yazık ki bu acı gerçeğin bizler tarafından öğrenilmesinden çok önce Bakanlık yetkilerinin bilgisi olduğunu Sn. Bakan'ın ağzından “ikaz edildiklerini ama buna uymadıklarını” öğrenmis olduk.

Özel sektörün kendi elektriğini üretmesi sonrası, arıza bakım ve bugünkü gibi fiyat gibi nedenlerle santrallar çalısmadığında bu gücün kamu tarafından karsılananacak olması nedeniyle, ya atıl bir kurulu gücün emre amade bekletileceğini ya da bugün yasananların olacağının söylemistik. Bakanın aylar öncesinden bildiği ancak enerji yöneticileri tarafından düzeltilemeyen bu sonuç serbestlesme, liberallesme adına kamu kaynaklarına üzerine basarak yükselmekten baska bir sey değildir. Yeterli personel ve yatırım araçlarında mahrum tutulan bu kurumları yönetenler ve özellestirme rüyasından bu olayla uyanmalı ve elektrik üretiminin merkezi olarak planlanması bir an önce sağlanmalıdır.

Perşembe, Eylül 28, 2006

Barınma - Mimarilerden örnekler

Alternatif yaşantımızda, ev ve diğer kapalı alanlar gibi barınma ihtiyaçlarımızı da farklı yöntemlerle karşılayabiliriz. Bunun için biraz internette dolaştım ve birkaç seçenek toparladım. Daha sonra genişletmek ve kullanmak üzere şu şekilde notlar aldım:

Mimarilerden örnekler ve yardımcı olabilecekler
http://www.oshatz.com/text/thearchitect.htm
http://www.architect.cc/theolo3.jpg
http://www.architect.cc/hindocha.jpg
http://www.greenhomebuilding.com/natural_building.htm
http://www.ideyapi.com.tr/

Ahşap Ev
http://www.ahsapkonut.com/index.htm

Prefabrik yapılar
http://www.dulgerprefabrik.com/house.php
http://www.kartalprefabrik.com/prefabrik/turkish/prefabrik.php
http://www.prefabrikyapi.com/prefabrik_yapilar/prefabrik_yapilar_giris.htm



Prefabrik yapılar ile ilgili biraz bilgi:
Tek Katlı Prefabrik Binaların veya Yapıların Ortalama M2 Fiyatı 200 YTL ile 220 YTL +
K.D.V. olarak değişiyorÇift Katlı Prefabrik Binaların veya Yapıların Ortalama M2 Fiyatı: 300 YTL ile 320 YTL + K.D.V. olarak değişebiliyor PREFABRİK EV KONUT BİNA YAPI TEKNİK ÖZELLİKLER:
TEKNİK VERİLER : İmalatlar 80 Kg / m2 kar yükü , 90 Km / saat rüzgar hızı ,1. Derece deprem şartları ve 3. İklim bölgesi esas alınarak üretilmektir.


Kaynak:
http://www.kartalprefabrik.com/prefabrik/turkish/goster.php?resimid=281

Salı, Eylül 19, 2006

Evlerde Atık Suyun İşlenerek Tekrar Kulanımı

Toronto Sağlıklı Ev Projesi adı altında düzenlenen bir yarışma sonucunda çok başarılı su toplama, arıtma ve tekrar kullanma sistemleri geliştirilmiş. Her evin kendi atık su işleme birimine sahip olduğu ve yağmur suyundan içme suyu da elde edilebilen bu sistem ile tuvalet, çamaşır ve bulaşık gibi alanlarında su ihtiyaçları karşılanıyor. Bu projeden bazı alıntılar yaptım:

--------------------
Toronto Sağlıklı Ev Projesi

Bu sistemin geliştirilmesindeki amaç:
-su kullanımında dış bağımsızlık sağlamak
-yüksek enerji ve klor kullanmadan güvenilir bir işleme birimi oluşturmak
-pazarlanabilir bir ortam oluşturmak
-az bir bakım ve uzmanlık gerektiren bir sistem olması
-düşük maliyet

Projenin temel hedefi kendi kendine yetebilen bir atık su işleme birimi kurup şehir
şebekesi ile herhangi bir bağlantı yapılması gerekliliğinin engellemektir. Atık su
uzmanlarının da yardımı ile geliştirilen projeyi gösteren şema şu şekildedir:



Yeraltı kaynaklarının yağmur suyuna göre daha çok katkı maddesine sahip olması nedeniyle bu projede su kaynağı olarak yağmur suları seçilmiştir. Dezenfektasyonun yanında, dört ayrı işlem seviyesi daha vardır: hazırlık, birincil, ikincil ve gelişmiş arıtma. Her ev, 120 litresi içilebilir olmak üzere toplam 720 litre atık su
işleyebilen kendi adanmış sistemine sahip olacaktır.

Hazırlık seviyesi: Septik(mikroplu) muhafaza tankı, atık tankı olarak hizmet edip, yağ, kum ve büyük maddeler gibi arıtmanın gerikalanına zarar verebilecek cisimlerin tutulmasını sağlar.

Birincil seviye: Septik tank ayrıca birincil biyolojik ve fiziksel işlemleri de sağlar. Organik ve inorganik katıların çökeltilip, organik nitrojen, organik fosfor ve ağır metallerin yokedilmesini de sağlar. Septik tankın temel hedefi, büyük organik moleküllerin fermante edilerek çözeltilerek, aerobik(oksijenli) Bio-Filtre ile işlenebilir küçük parçalar haline getirilmesini sağlamaktır.

İkincil seviye: Havalandırmalı Waterloo Biofilter™ ikincil seviyeyi oluşturur. Aerobik biyolojik olan bu süreç organik maddeleri yokeder ve nitrifikasyonu* etkiler. Nitrifikasyon genel olarak, atık su işleme sürecinde amonyağın biyolojik olarak nitrata yükseltgenmesini sağlar. Pratikte nitrifikasyon işlemi organik karbonlu maddenin giderilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Bu aşamada kullanılan Waterloo filtresi biyolojik atığı temizlemekte çok etkilidir.

----------------

Projenin tamamı anlatılmamış ama fikir vermek açısından çok yararlı olacaktır. Tüm metni
kendi sayfalarından okuyabilirsiniz.

Kaynak: http://mha-net.org/msb/html/papers-n/palo01/wastewa.htm


*"Nitrifikasyon ve denitrifikasyon nitrojenin su ekosistemindeki döngüsüne dayanan proseslerdir; Denitrifikasyon dediğimiz olay kısaca amonyak nitrojeninin nitrata oksitlendiği anaerobik (oksijensiz ortamda gerçekleşen )bir prosestir, sucul ekosistemdeki nitrifikasyonun gerçekleşmesinden sorumlu doğal Nitrifikasyon bakterileri; Nitrosomanas ve nitrobakter dediğimiz iki tip organizmadan oluşur"

Cuma, Eylül 15, 2006

Brezilya'da Benzine Alternatif - 2

Ethanol Yakıtı ile ilgili yeni özet çevirimi aşağıya ekliyorum.
İsteyenler metnin İngilizce aslını okuyabilirler.
Çevirede kullandığım mişli geçmiş zaman, metne masalsı bir tat kattı. Anlatılanlar bizim ülkemiz için masal tadında ne de olsa.
-------------------------------------
As Brazil Fills Up on Ethanol, It Weans Off Energy Imports

Brezilya, 30 yıllık uğraşının sonunda, birçok gelişmiş ülkenin başarısız olduğu, benzine alternatif olabilecek, uygun maliyetli ethanol yakıtı üretmeği başarmış.
Brezilya’da 29.000 benzin istasyonunda ethanol yakıtı temin edilebilmekte. Orta sınıf bir arabanın deposunu ethanol yakıtı ile 29 dolara doldurabiliyorsunuz. Aynı arabanın deposunu benzin ile doldurmak istediğinizde 36 dolar ödemeniz gerekiyor. Bu ortalama tüketimi olan bir kullanıcıya yılda 350 dolar tasarruf sağlıyor. Önemli nokta ethanol yakıtının daha ucuz olmasının yanında Brezilya’nın ürettiği bir ürün olması.
Dünya Bankası verilerine göre Brezilya 1 galon (3,785 litreye eşit) ethonol yakıtını ortalama 1 dolara üretiyor. Benzinin ulaslararası piyasalardaki galonun fiyatı 1,50 dolar. Brezilya’nın benzin tüketimi 1970’lı yıllardan itibaren düşmekte.
Brezilya ethonal yakıtı projesine milyon dolarlar harcamış ve birçok otorite tarafından boşa para harcıyor olarak değerlendirilmiş. Brezilya’da iktidara gelen birçok hükümet bu projeyi desteklemiş ve sürdürmüş. Şeker kamışı üreticilerine verilken destekler ile ethonal yakıtı üretiminde kullanılan ham madde maliyeti aşağı çekilmiş. Yerel çiftçilerin desteklenmesi, Batılı ülkelerin yapmayı hiç istemedikleri bir durum.
Hükümet desteği ile şeker kamışı üreticileri ve otomobil üreticileri beraber çalışmışlar. Esnek Yakıtlı Arabalar ülke çapında yaygınlaşmış. Günümüzde Brezilya’da satılan her on arabadan yedisi Esnek Yakıt ile çalışabiliyor. Sürücüler istedikleri zaman sadece ethanol yakıtı veya sadece Benzin yada her ikisinin karışımı ile arabalarını kullanabiliyorlar.
Brezilya, ethonal yakıtı üretmenin en ucuz hammaddesi olan şeker kamışının yetişmesi için çok uygun koşullara sahip. Geniş araziler, yağmur ve ucuz iş gücü.
Brezilya’nın çalışması petrole büyük miktarlarda paralar ödeyen ülkeler tarafından takip edilmekte. Çin ve Hindistan üst düzey yöneticilerini programı takip etmeleri için Brezilya’ya göndermiş. Hindistan, Brezilya’dan sonra ikinci büyük şeker kamışı üreticisi. Volkswagen’nin Brezilya fabrikası, 2005 yılında onikiden fazla ülkeden 38 heyeti, Esnek Yakıtlı modellerini incelemeleri için ağırlamış.
Brezilya Ethanol Yakıtını iç piyasada kullanmanın yanında ihraç da etmekte. 2005 yılında 600 milyon dolar olan Ethanol Yakıtı ihracatını 2010 yılında 1 milyar 300 milyon dolara çıkarmayı hedeflemekte. KYOTO Protokolu şartlarını yerine getirmek için Japonya ve İsveç gibi ülkeler Brezilya’dan Ethanol satın almaktalar.
ABD de Brezilya’daki gelişmeleri heyetler ile takip etmekte. 2012 ye kadar ABD Ethanol kullanımını iki katına çıkarmayı planlıyor. Amerika’da mısırdan üretilen ethanol yakıtı, Brezilya’da üretilene oranla %30 daha pahalıya mal olmakta. ABD’nin Ethanol Yakıtının maliyetini, Brezilya’daki en iyi verilerdeki gibi, galon başına 80 sentin altına düşürmesi birkaç on yılı daha alacak görünüyor.
Ethanol kullanmak yeni bir fikir değil. Henry Ford ilk ürettiği arabayı Ethanol Yakıtı ile çalıştırmış. 2. Dünya savaşı sırasında da Ethanol kullanılmış. Ancak savaş sonrası benzin daha ucuza geldiği için Ethanol kullanımı düşmüş.
1973 de Ortadoğu’da Arap/İsrail savaşları ile yaşanılan krizlerden Brezilya çok etkilenmiş. O yıllarda Brezilya kullandığı petrolun %80’ini ithal etmekteymiş ve dolar rezervlerinin %40’ını petrol ithalatına ayırmaktaymış.
“Petrol Olmadan Nasıl Büyürüz?” sorusu Brezilya’yı tetiklemiş.
1975’de Askeri Liderin emri ile benzine %10’dan başlayarak beş yıl içinde %25 oranına kadar Ethanol karıştırılmış. Bu daha az benzin tüketmelerini sağlamakla birlikte, yurtdışına benzin için ödedikleri dolar yerine, kendi şeker kamışı üreticilerine milli paralarından ödeme yapma imkanı sağlamış.
1976 yılı Kasım ayında Ethanol Yakıtlı üç araba üretilmiş. Bir Volkswagen Kaplumbağa, bir Dodge ve bir Brezilya üretimi araba olan Gurgel. Arabalar tüm ülkeyi kapsayan bir gezi ile 5000 mil(8000 km) denenmiş ve ülke halkına Ethanolun işe yarar olduğu gösterilmiş. Hükümet emri ile telefon şirketine ait 400 kamu arabası, ethanol ile çalışır duruma getirilmiş ve üzerlerine “ALKOL İLE ÇALIŞMAKTADIR” logosu konulmuş.
1979 da İran devrimi, ikinci petrol krizine yol açınca Brezilya çalışmaları hızlandırmış. Ethanol ile çalışan arabalara vergi indirimi uygulanmış.
Ethanol Yakıtı ile çalışan arabalar soğuk sabahlarda zor çalışmakta çünkü Ethanol, Benzin’e göre daha sıcak havada yanıyor. %10 ethanol karışımlı bir arabanın perfonsması kötü yönde çok az etkilenmekte. Karışım oranı arttıkça sorun yaşanabiliyor.
1979 yılından 1990 ların ortalarına kadar şeker kamışı üreticilerine verilen fiyat desteği ve kredilerin Brezilya’ya maliyeti 16 milyar dolar olarak tahmin edilmekte.
1986’da yönetimi sivil hükümet devraldığında petrol fiyatları düşüşteymiş ve devlet Ethanol Yakıt fiyatını Benzin fiyatından düşük tutabilmek için desteklemeye devam etmiş. Bir sonra ki yıl, Hiperenflasyon ile mücadele çerçevesinde IMF harcamaları kısmalarını talep etmiş. 1989 yılında Başkan, Ethanol Yakıtı desteklemesini kesmeye başlamış. Ethanol Yakıt ile çalışan araba satışları düşmüş ve Brezilya’lılar tüm projenin boşa gittiğini düşünmüşler.
Tüm bunlara rağmen Ethanol pazarı tamamen çökmemiş. Şeker firmaları daha düşük maliyet ile nasıl Ethanol Yakıtı üretimi yapılacağı üzerine çalışmaya devam etmişler. İstasyonlar Ethanol satmaya devam etmişler. Ethanol Yakıtının litresinden alınan vergi 9 sent iken benzinden 42 sent vergi alınmakta imiş.
Diğer ülkeler insan genetiği ve DNA’si üzerinde çalışırken, Brezilya’lı bilim adamları kuraklığa ve zararlılara karşı daha dayanıklı ve daha verimli şeker kamışı üretebilmek için şeker kamışının DNA’si üzerinde çalışmışlar.
Çeşitli çalışmaların sonunda 1975 yılında bir hektar şeker kamışından 2000 litre ethanol üretirken, günümüzde bu rakam 6000 litreye çıkmış.
Benzin fiyatlarının artışa geçmesi ile ethonal yeniden canlanmış. Ethanol yeniden benzine göre avantajlı olmuş ve Ethanol yakıtı ile çalışan arabalar yeniden itibar kazanmış.

Perşembe, Eylül 14, 2006

Brezilya'da Benzine Alternatif

“Alternatif Yaşam Planlaması” mikro ölçekli bir çalışma olmasına rağmen araştırmalarımız sırasında makro boyutlu alternatif çözümler ile de karşılaşıyoruz. Mikro boyuttaki alternatifsiz olduğumuz düşüncesi, makro boyutta da kanımıza işlemiş. Makro boyutta çözümler üretebilme yetkisine sahip kişiler bu araştırmaları yapmıyor, yaptırmıyorlar.

Brezilya’da benzine bulunan alternatif, makro çözümlerden biri.

Aşağıdaki metnin orjinalini linkinden bulabilirsiniz. Elimden geldiğince çevirisini yaptım ve bazı bölümleri özetledim.

Metni okurken bir Türk olarak üzüldüm. Neden biz kendi kaynaklarımızı doğru değerlendiremiyoruz diye. Ethanol Yakıtı benzin sorununa kesin çözüm üretmeyebilir ama Brezilya’lı çiftçisine destek olması, enerjide dışa bağımlılıklarını azaltması için bu projeyi başarmış.

Biz fındık üreticilerimize ne yapıyoruz? ...


Ön Bilgi
Etanol : Etil alkol ya da Bitkisel alkol olarak da bilinir, renksiz ve yanıcı bir kimyasal bileşik. Alkollü içkilerin büyük bir kısmında bulunur.


Brezilya, Alkol Kullanarak Benzin Fiyatlarıyla Savaşıyor.

Alkol veya benzin ile çalışan “Esnek” (Flex) araba satışları Ağustos ayında sadece benzin ile çalışan araba satışlarını geçti.

Sürücüler, artan benzin fiyatları ile daha çok alkol tüketen “Esnek” arabalar satınalarak savaşmaktalar.

Şeker kamışından elde edilen alkol Brezilya için benzine alternatif oluyor.

Sıradan arabaların motorları %10 alkol karıştırılmış benzin ile sorunsuz çalışabilmekte. Bilgisayar kontrollu sistemler ile Esnek Yakıtlı Arabaların motorları ister sadece alkol, ister sadece benzin veya isterseniz her ikisinin karışımı ile çalışabilmekte. 2003 Mart ayında satılan ilk Tamamen Esnek (TotalFlex) Volkswagen Golf’den sonra Esnek Yakıtlı Arabalara olan talep hızla arttı.

Agustos 2005 verilerine göre satılan yeni arabaların %62’si Esnek Yakıtlı Arabalardan oluşuyor. Ford Brezilya Başkanı Barry Engle Esnek Yakıtlı Arabalara olan talebin inanılmaz olduğunu söylüyor.

Birçok ülke petrolle olan bağımlığını yeniden değerlendiriyor. Brezilya şeker kamışından, pancardan, buğdaydan ve mısırdan oluşan bir değişim modeli sunuyor. Uzmanlar bu değişimin birçok nedeninin olduğunu ama petrol fiyatlarının en önemli neden olduğunu belirtiyorlar.

Amerika Birleşik Devletlerinde satılan Melez arabaların aksine, Brezilya’daki Esnek Yakıtlı Arabalar, benzinli arabalardan daha pahalı değil. Hatta bazı modeller sadece Esnek Yakıt Motorlu araçlar olarak üretilmekte. Alkollu arabalar 1 milde benzine’e oranla %25 daha fazla alkol (Ethanol) tüketmekte, ancak alkol fiyat benzin fiyatına göre daha ucuz olduğu için, Ethanol ile çalışan arabalar daha hesaplı olmakta.

Üniversitede eğitmen olan Madalena Lira, Esnek Yakıtlı Arabaların ekonomi için yeni bir keşif olduğunu belirtiyor. Bayan Lira ve eşi, beğendikleri Fiat Palio Weekend modelinde sadece Esnek Yakıt Motorlu model olduğu için istemeye istemeye almışlar arabalarını. Şimdi, büyük oranda tasarruf yaptıklarını ve bir daha araba alırlarsa yine Esnek Yakıtlı Araba alacaklarını söylüyor.

Tasarrufun yanında, Esnek Yakıtlı Araba sürücüleri çevre için temiz yakıtlı araç kullandıkları için memnunlar. Hatta, Brezilya araba üretimine ve şeker kamışı üreticilerine yarar sağlayacağını düşündüğü için Esnek Yakıtlı Araba almayı tercih edenler bile var. Ve şimdi, ikibuçuk yıllık Esnek Yakıtlı Araba kullanımı tecrübesinden sonra daha önce öngörülmeyen bir durum ortaya çıkıyor.

Sao Paulo Şeker Kamışı Enstitüsü ethanol danışmanı Alfred Szwarc Esnek Yakıtlı Arabalar ile ilgili yeni yeni ilginç birşey gördük diyor. “Benzinli arabalar, Esnek Yakıtlı Arabalara oranla ikinci elde daha çok değer kaybediyor. İnsanlar, petrolun sınırlı olduğunu ve giderek daha pahalı hale geleceğini biliyorlar. İkinci el benzinli arabaları satmak zorlaşıyor. Esnek Yakıtlı Arabaları geleceğin arabaları olarak görüyorlar” diyor.

Alkol (Ethanol) ile çalışan arabalar Brezilya için yeni değil. Ülkenin petrole olan bağımlığını azaltmak, ve şeker kamışı üreticilerini desteklemek için 80’lerin başında, askeri hükümet Alkol Yakıtlı arabaları destekledi. Ülke çapındaki petrol istasyonlarına Benzin ve Dizel pompalarının yanına Ethanol pompaları eklendi. 1983 ve 1988 arasında satılan arabaların %88 i alkol ve ethanol karışımı ile çalışıyordu.

Son Paragrafları özetlersem:

1980 lerin sonlarında şeker kamışı üreticileri, hasadı şeker üretimi için vermeye başlayınca, Ethanol üretimi düşmüş ve zor bulunmaya başlamış. Esnek Yakıtlı Araba satışı ve kullanımı düşmüş. Ülke meclisinin aldığı karar ile benzine sınırlı miktarda ethanol katılması zorunluluğu ile, araba üreticileri hem benzin hem de ethanol ile çalışan motorları test etme imkanı bulmuş. Brezilya’lılar yüksek benzin fiyatları ile olası ethanol sıkıntısı arasında seçim yapmak zorunda kalmışlar ve seçimleri Esnek Yakıtlı Arabalar olmuş.
Bir sonraki görevleri, diğer ulusları bu teknoloji konusunda ikna etmek olduğu belirtilmiş. Birçok ülkede benzinin içine belirli oranlarda ethonal karışımı (Brezilya %25, ABD, Kanada, Çin %10-15) zorunlu olmasına rağmen, ethanol üretim ve dağıtım imkanı sınırlı olduğu vurgulanmış. ABD’de 4 milyona yakın Esnek Yakıtlı Araba bulunmaktaymış, ABD’nin 14 eyaletin’de tek bir ethanol pompası bile yokmuş.
Geçen yılların getirdiği tecrübe ile Brezilya diğer ülkelerin çiftçilerine nasıl ürün yetiştireceklerini, bilim adamlarına ürünü nasıl yakıta dönüştüreceklerini ve motor üreticilerine nasıl Esnek Yakıtlı Araba üretecekleri konusunda bilgi verecek lider konumuna getiriyor. Brezilya dışından gelen bu talebin, Brezilya için bir fırsat olduğu belirtilmiş.

______________________________________________________________

Etanol Yakıtı ile ilgili Türkçe bilgiye Vikipedi’den de ulaşabilirsiniz.

Ethanol Yakıtı ile ilgili bir özet çevirimiz daha olacak.

Pazartesi, Eylül 11, 2006

"Artık Elektriğinizi Kendiniz Üreteceksiniz!"

Bu yılın Mart ayında elektrik üretimi ile ilgili olarak, Türkiye'de yaşanan bir gelişmeyi öğrendim. Fuarda yaşadığım "teoriden gerçeğe yaklaşma" hissi biraz daha güçlendi sanki.

----------------
Elektrik şebeke hattı bulunmayan yerlerde, PV ile elektrik üretimi, bilinen en akılcı ve fiyat uygunu olan yollardan birisidir. Örneğin dizel jeneratörlerle karşılaştırıldığında, kurulum maliyetini ilk 2-3 senede karşılar ve en az garanti süresi olan 25 yıl, çok az bakım maliyetleriyle bedava elektrik üretir.

Solar hücre’lerin ömrü ortalama insan ömrü kadardır.Şebekeye bağlı yerlerde solar hücre elektrik üretimi oldukça göreceli bir sorudur. Birim kWh üretim başına, enerji üretim maliyeti, santralin büyüklüğüne ve diğer bazı teknik şartlara göre değişmekle birlikte Rüzgar için 4-6 cent, Hidroelektrik için 2-6 cent, Doğalgaz için 3-5 cent, Petrol için 5-8 cent civarındadır. Bu değer, Silikon teknoloji ürünü PV’ler için 15-25 cent tir. Ancak son teknolojik gelişmeler sonucunda, III. Jenerasyon organik boyar hücrelerle bu fiyatlar 9-16 cent’e düşmüştür.)

İlk başta bu fiyatın yüksek görünmesiyle birlikte, dikkat edilmesi gereken çok önemli bazı noktalar vardır;Bu fiyat ile elektriğin merkezi santrallerden son kullanıcıya ulaşması için taşıma ilk yatırım maliyetleri, kayıpları ve kaçakları yoktur. Çünkü elektrik üretildiği yerde tüketilmektedir. Herhangi bir bölgede enerji şu anda yeterli de olsa, elektrik ihtiyacı arttığında yeni ilaveler ve hatlar gerekmektedir. Bu masraflar PV sistemlerinde yoktur. Bugün güneydoğu ve doğu Anadolu’da kaçak elektrik kullanımı belki de dünyada en büyük orana sahiptir. Sadece güneydoğu ya da doğu bölgeleri değil Bugün İstanbul’da bile kaçak kullanım, ileri boyutta olmasına rağmen PV sisteminde kaçak yoktur. Yine, iletim hatlarının oluşturduğu teknik iletim kayıpları PV sisteminde yoktur.Bu maliyetler üst üste konduğunda aradaki fiyat farkı çok azalmaktadır.
------------------------

Kaynak: http://www.tutev.org.tr/index.php?m=single&id=42

İzmir fuarı ve alternatif yaşam

Bu yıl, fuar kapsamında alternatif enerji kaynakları ve organik tarım gibi konuların yoğun bir şekilde işlenmesi fuarı gezmek için yeterli bir neden oldu. Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve tekne bölümü en çok ilgimizi çeken bölümler oldu. Teoriden bir adım ileriye gidebilme, maliyetleri ve çalışma yapısını öğrenme şansını elde ettik. Toparladığımız bilgileri özetleyecek olursak:

Güneş enerjisi
Ege üniversitesi Güeş Enerjisi Enstitüsü'nin çalışmalarını incelerken birkaç soru sorduk. 12x12 cm kadar hücrelerden 36 tanesini içeren bir güneş panelinin maliyeti(üniversite için) 500 EUR kadar oluyormuş. 500 EUR luk bu panel ile saatte ancak 120 W lık (2-3 ampul yakabiliriz heralde) enerji üretilebiliyor. Hücreler yurtdışından geliyor, maliyetlerinin azaltılması zor gibi; her biri 8.3 EUR kadar bir fiyata mal oluyor. Ege de 125 bin YTL lik bir maliyet ile 11 kwlık enerji elde edilmiş durumda. Ancak 4 kişilik bir ailenin günlük elektrik tüketiminin ortalama 8-10kWh/gün olduğunu düşününce, Ateş Uğurel'in yazısında da belirttiği gibi bu maliyetlerle güneş enerjisini kullanmak hala uygulanabilir görünmüyor.

Rüzgar enerjisi
Birkaç farklı firma bu konu için gelmiş olsa da, fiyatlar ve cihazlar birbirlerine yakındı. Firma yetkilileri, pazarlama nedeniyle olsa gerek, devlete vergi ödenmesi gerekmediğini savundular. Konuyla yakından ilgili elektrikçi ustalar ise bu tür bir çalışmayı daha önce denediklerini ve Enerji Bakanlığı'ndan izin alınmasının şart olduğunu söylerler. Yinede gerekli düzeneğin kurulum maliyetlerini sorduk. 1500W üreten türü 8 bin, 3000W üreten 13.5 ve 5000W üreten 18 bin YTL civarında olup, bunun içinde akü ve dönüştürücü gibi diğer bileşenlerin de dahil olduğunu öğrendik.

Su tankı
Su ile ilgili araştırmalarımız devam ederken, suyu nerede saklayacağımız da ayrı bir sorun olacaktı. Fuar içerisinde yosun ve koku yapmadığı idda edilen ve 10 yıllık garanti verilen su tankları vardı. 5100 lt kapasiteli olan 1200 ytl+KDV lik bir fiyata sahipti.

Tekne
Denize yakın bir alanda yaşıyor olursak küçük bir tekne ile kendi balığımızı da yakalayabiliriz. Tekneler bölümünden birkaç fiyat aldım. 4.5m x 1.7m boyutlarında, 95 kg ağırlığında bir teknenin fiyatı 1600 ile 2500 YTL arasında değişirken; 3.7m x 1.5m 85 kg ağırlığındaki daha küçük bir tekne 1250 YTL kadar bir fiyata sahip. En küçükleri ise 2.4m x 1.2m ve 45 kg olup 600 YTL den başlıyor.

Birde internette bir başka geri dönüşüm haberini buldum; yağların geri kazanımı:
http://www.merhabagazetesi.com.tr/arsiv/2005/10/06/g20.htm

Çarşamba, Eylül 06, 2006

Su ve suyun geri kazanımı - 1

Suyu elde etmede en kolay yöntem, arazimizi ve evimizi, yaz kış kurumayan bir dereye yakınalmak olacak. Bu gerçekleşse bile suyu depolamak, korumak ve yeniden kullanabilmenin yollarını bilmek gerekecektir. İçilebilir su elde etme, önümüzdeki yılların en büyük sorunlarından biri olacak. Suyun yeteri kadar çok olduğu Anadolu, bu sorunla ne zaman tam olarak yüzleşir bilmiyorum ama özellikle Afrika ve Avustralya şimdiden su elde etmekte zorlanıyor. Avustralya'da bir çok su geri kazanım projesi üzerinde çalışılıyor.

Dengesiz bir dağılıma sahip olan su kaynakları, Kongo'da kişi başına 291 bin metre küp iken ABD de 9 bin, Kuveyt'te ise 75 metre küp tür. Dünya üzerindeki su dağılımı şu şekildedir:



İçilebilir ve güvenli suyu, ekolojiye en az zararı vererek elde etmek zor olsa da mümkün; bunun için belirlenen dört yol var:
-Yeni kaynaklar araştırmak
-Kaynakları korumak
-Talebi azaltmak
-Geri kazanım sağlamak

Suyun geri kazanımının ve tekrar kullanımın en basit ve etkin örneği, teras(taraça) yöntemi
ile tarım yapmak. Üst taraftaki topraktan geçip, artan su alt tarafı da sulayacaktır. Bu
yöntem ile atık suların temizlenmesi de mümkündür. Şekilde görülen saz yatağı sistemi,
kirli suyun temizlenmesi için birçok ülkede kullanılan bir yöntem.

İçilebilir su elde
edilemese de, "gri su" adı verilen bu suyun olusmasi icin gıda niteliği olmayan bitkiler
kullanılabilir. Kazanılan gri su ile kaliteli suya ihtiyaç duyan diğer bitkiler ve tarım arazisi sulanabilir.

İçilebilir su elde etmede yüksek teknoloji gerektiren birkaç yöntem:
  • UV-protected granulated activated charcoal bed.
  • Titanium dioxide and UV light as the purifier.
  • TiO2 and sunlight to purify water.
  • Electrochemical activation (ECA).
  • Portable reverse osmosis water purifiers.
  • Efficient adsorbent filters

Ev kullanımı için uygun teknolojiler ise şöyle:
Çamur kavanozu ile filtreleme:



















Güneş ışığı ile dezenfekte etme:
















Bu seçenekleri sonraki yazılarda detaylı olarak işleyeceğim.

Kaynaklar:Report of the Third World Academy of Sciences - 2002

Pazartesi, Eylül 04, 2006

Güneş ve Rüzgardan Elektrik Üretebilmek

Enerji: Alternatif Yaşam Planlamamız için cevaplamamız gereken birkaç hayati sorudan birisi. Sürdürülebilir Alternatif Yaşam için asgari harcama ile devamlı enerji üretmeyi nasıl başarabiliriz?

İlk aklımıza gelen kaynaklar güneşten veya rüzgardan elektrik üretmek oldu. Araştırmalarımız sırasında üye olduğumuz temizenerji yahoo grubundan aldığımız aşağıdaki yazıyı, güneş ve rüzgardan elektrik üretmek konusuna ışık tutması için ekliyoruz. (Yazı sizi umutsuzluğa düşürmesin !)

Enerji ile ilgili olası çözümler üzerine elde ettiğimiz bilgileri paylaşmaya devam edeceğiz.

FAİK MURAT Notu:
Elektrik konusundaki sınırlı teknik bilgim beni kısıtlıyor ama bilgisizliğim aynı zamanda benim için bir fırsat. Teknik konudaki bilgisizliğimden dolayı planladığım melez enerji üretim projelerini “Olmaz”, “Yapılamaz” diye düşünemiyorum. (“Olmaz, yapılamaz” fikri üzerine “Yaşamak İstemem Artık Aranızda” başlıklı yazımda yer alan Jeff Healey örneğine bakınız.)

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
14 Şubat 2006 tarihli 181 nolu mesaj:

Sevgili Temiz Enerji Dostları,

Yaklaşık 10 yıldır faaliyet gösterdiğim rüzgar ve güneş enerjisinden elektrik üretimi sektöründe çok sık karşılaştığım bir soru ve cevabı ile ilgili size pratik bilgiler vermek istiyorum.
Birçok müşterimiz elektrik hattına (TEDAŞ) bağlı oldukları halde güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretimi yapmak istemektedirler.

Buradaki temel motivasyonları

a) tasarruf yapmak
b) elektrik kesintileri veya voltaj düşmelerine karşı önlem almaktır.

Ancak maalesef Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik koşullar ve mevcut kanunlar bunun rantabl bir yatırım olmasını engellemektedir.

Şu sayısal örneği sizlerle paylaşmak isterim.

Türkiye şartlarında normal 4 kişilik bir ailenin günlük elektrik tüketimi ortalama 10kWh/gün mertebesindedir.

Bu enerjiyi sadece güneşten elde etmek için min 3kW kurulu gücünde bir güneş paneli grubuna ihtiyacımız olmaktadır. Watt başına sistem maliyetini (inverter-akü-şarj kontrol-kablolar-ayak sistemi-nakliye-montaj) ortalama 7 Euro olarak alırsak, sistemin toplam maliyeti 21.000 EURO civarında olacaktır.

Şu anda elektriğin ortalama maliyetinin 0.1 USD/kWh olduğunu varsayarsak, günde 10x 0.1 USD = 1 USD'lik bir harcama yapıyoruz. Bu da şu andaki güncel kurdan 0,85 EURO eder.

21.000 EURO = 0.85 Euro x amortisman süresi (Gün) denkleminden yola çıkarsak sistemin kendini ödeme süresi 24,705 gün yani 67 yıl olarak ortaya çıkacaktır. (GÜNEŞ)

Aynı hesabı bir de rüzgar enerjisi için yapalım. Benzer bir enerjiyi iyi rüzgar profiline sahip bir yerde elde etmek için (min 6m/s ortalama rüzgar hızı) yaklaşık yapmamız gereken yatırım 12.000 EURO civarında olacaktır.

12.000 EURO = 0.85 Euro x amortisman süresi (Gün) denkleminden yola çıkarsak sistemin kendini ödeme süresi 14,117 yani 38 yıl olarak ortaya çıkacaktır. (RÜZGAR)

Bu sayılar ile çok farklı şekillerde oynayabiliriz ancak hiçbir şekilde 12-15 yılın altına düşmeyecektir geri ödeme süresi.....

Dolayısı ile Türkiye şartlarında rüzgar ve güneş enerjisinden elektrik üretimi ancak şu uygulamalar için mantıklıdır:

a) Elektrik hattından en az 800metre uzak olan uygulamalar
b) Deniz üstü uygulamalar
c) Hertür verici sistemi (GSM-Radyolink vs.)
d) Solar Aydınlatma armatürleri
e) Büyük santraller (>10MW)

Ev tipi uygulamalarda ayrıca A sınıfı elektrikli aletlerin seçimi, sistem maliyetini min. %30-40 düşürmektedir.

Dolayısı ile mevcut TEDAŞ şebeke hattına bağlı müşterilerimiz için en uygun çözüm

a) Dizel jeneratör takviyesi
b) Akü+Inverter sistemi olacaktır

Saygılarımla,
Ateş Uğurel

___________________________________________________FORE Temiz Enerji ve Solar Aydınlatma Sistemleri LtdŞemsettin Günaltay Cd. Tunç Apt. No3-D1Kazasker - IstanbulPH: +90.216.369.97.76-77 FX: +90.216.369.96.95http://finance.groups.yahoo.com/group/temizenerji/post?postID=_jbW8aCWIalnubszVeYkxQXByJKLEu2-uLnIGbWcB6mMuE1dXnEEL-F98ST8JMFQgXERcHQmybFmIQ http://www.foreenerji.com/


Group Email Addresses
Related Link:
http://www.foreenerji.com/
Post message:
temizenerji@yahoogroups.com
Subscribe:
temizenerji-subscribe@yahoogroups.com
Unsubscribe:
temizenerji-unsubscribe@yahoogroups.com
List owner:
temizenerji-owner@yahoogroups.com

Pazar, Eylül 03, 2006

Organik Mimari ve Frank Lloyd Wright


Doğaya zarar vermeden, kendi halimizde bir yaşam sürerken barınma ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız, ağaçtan evler mi yapmalı gibi sorular geliyordu aklıma. Bir kaç gün önce bu alanda uzmanlaşmış ve bir çok yayın yapmış bir mimar olduğunu öğrendim: Frank Lloyd Wright. "Organik Mimari" adını verdikleri bu yöntemde asıl amaç doğayla bütünleşik; doğanın evden, evin doğadan faydalandığı mutualist bir mimari oluşturabilmek. Türkiyede de bu yönde çalışan bazı insanlar var.

Bu çalışmalara en güzel örnek: FallingWater

İleriki aşamalarda işimize yarayacağını düşündüğüm bir kaç bağlantıyı da buraya not etmek istiyorum:

http://franklloydwright.org/
http://www.wfu.edu/~tedforrl/flw.htm
http://www.organicarchitect.com/organic/
http://www.bugday.org/category.php?ID=10&page=2
http://www.tasarimgroup.com/turkish/index.htm

Salı, Ağustos 29, 2006

Yaşamak İstemem Artık Aranızda

Sunulan seçenekler sınırlı sayıda ve sisteme doğru yönlendirilmiş ise, mutlu olacağımı düşündüğüm hayata ulaşma şansım var mıdır?

- Yaşamak istediğiniz hayat nedir?
a) Okur, adam olursun.
b) Okumazsan. Tamirci olursun.

Hayat adına sunulan seçenekler bu mudur? Bir çoğumuzun önüne konan seçenekler sadece bu ikisi değil mi/miydi? Daha bu sabah dolmuşta kulak misafiri oldum, beş yaşındaki oğluna nasihat eden annenin dediklerine. “Okur adam olursan, çok para kazanır, her istediğini alırsın.” Adam olmak nedir? Kime göre “Adam”ız? Adam mısın? Tamirci olmak kötü ve istenmeyen bir durum mu? Mutluluk çok para kazanmak ve her istediğini almak mı? Her istediğini alabilen kaç okumuş kişi tanıyorsunuz?

Sunulan tüm seçenekler bu ikisi ise yaşamakta olduğumuz hayat bir dayatma değil midir?

Çoktan seçmeli bir sisteme göre yetiştirilmedik mi? Nerede “çoktan seçenekler”?

a) Okur, adam olursun.
Sistemi besleyen en güzel kaynak. Dayatma yaşantıya zemin hazırlığı. Ders kodu 101: Modern Köleliğe Giriş I.
Erken yaşlardan itibaren bu seçenek üzerinde çalışılmaya başlanır. İlkokul seviyesi için benim dönemimde eğitimi iyi ve temiz bir devlet okuluna kayıt yaptırılmaya çalışılırdı. Şimdi altı yaşında çocukları garip zeka testlerine sokup, başarılı olmasını dileyip, üstüne de bir dünya para vererek, kolejlere kaydettirmeye çalışıyorlar. Sistem bu hale gelmiş, kimse çıkıp “Sen kimsin ki altı yaşındaki çocukları seçiyorsun” diyemiyor.
İlkokuldan itibaren lise sona kadar paralı bir kolejde okumak, okuyan öğrenciye üniversite sınavında belirgin bir avantaj sağlar. Peki kolejde okumak ile yetinilir mi? Hayır. Üstüne lise öncesi sınavlar için gidilen dershane ve üniversite sınavı öncesi gidilen dershane ile özel dersler ilave edilir. Hatta Eşeğin Kulağı bölümü olarak “Sınav Koçu” tutanlar bulunmakta.
Üniversiteyi kazanırsın. Okursun ve bir şekilde mezun olursun. Muhtemelen kültür, sanat, hayat, müzik, tarih, din, felsefe ve hatta diplomasını aldığı konu da bile üstün körü bilgi sahibisindir. Sistem bunları öğrenmeni istemez, işine de gelmez zaten. Yeteri kadar yalaka ve hırslı görünürsen, iş dışında hayatın güzelliklerini ne kadar askıya alırsan, her üç beş senede bir “belki” terfi edersin.
Tüm bu süreçten sonra elde ettiğin gelir geldiğin yerine göre 10 birim ile 55 birim arasındadır. Bu gelir temel ihtiyaçlarını anca karşılar bir düzeyden (ki bunlar çoğunluktadır ve Modern Köleleri oluştururlar) , iki-üç yılda bir orta sınıf arabanı bir üst modeli ile yenileyebileceğin, uzun vadeli borçlanarak karınca kolosine benzeyen ama nedense çok popüler olan yirmi katlı birçok bloktan oluşan sitede, balkonu bile olmayan, doksanbeş metrekare bir ev almaya kadar uzanan farklı hayatlar yaşamanı sağlayacaktır.
Kültür, sanat merakın, okuma-yazma alışkanlığın, müzisyenliğin ve hobin olmadığı için iş dışındaki vaktini nasıl dolduracağı bilemez, spor programları, ağa-köy-etnik dizileri ve televoleler arasında zapping yaparsın.
Haftasonları şehirden uzaklaşmak adına kıra, bayıra gidersin. Çocukların inekleri mor/beyaz zannettikleri için, otlayan sihay/beyaz ineklere bu hayvanlar ne diye bakarlar.
Emekli yaşın gelmesine rağmen emekli olmazsın. Evin seni boğacağını bilirsin.

b) Okur, tamirci olursun.
İlkokul, lise çağlarında koleje gitmesen de olur. Okumaktan kasıt sadece üniversite diplomalı biri olmak değil. Okuyan, araştıran, sorgulayan, aydın, bir birey olmak. Üniversite mezunu olursun yada olmazsın ama okur olursun.
Okur bir adam olarak kendine, zamanında işini teslim eden, disiplinli ve dürüst işletilen, temiz bir motorsiklet tamirhanesi açarsın.
İşini iyi yaptığın için ve benzerlerinden farklı olduğun için 10 birim ile 40 birim arası para kazanırsın. Yaşadığın hayat orta düzey bir hayattır.
Zamanını kontrol etme lüksüne sahipsindir. Tamirhanede iş olmadığı zamanlar küçük odanda kitap okuyup, müzük dinlersin. Hatta biraz daha süslersem tamirhanede caz bile dinlesin. Haftasonlarında motorsikletine atlayıp, doğayı keşfe çıkarsın.

c) Okur, marangoz olursun.
(b) şıkkında “Okur”dan kastımı anlatmıştım. Erken yaşta marangoz olmaya karar verirsen, dershanelere, özel derslere ve üniversiteye vereceğin para ile kendine eli yüzü düzgün bir atölye açabilirsin.
Normal bir marangoz atölyesi olarak gelirin 15 birim ile 40 birim arasında değişir. İlle de para hırsın var ise atölyeyi büyütür, ihracat işine girer, mobilya fabrikatörü olursun. Gelirin bu durumda cidde oranda artar. Sadece masif işler yaparak koleksiyonlar oluşturup, iyi gelir elde etmeyi ve özel eserler yapmayı da seçebilirsin. İşi daha sanat boyutuna taşıyıp, ağaç oyma işler, heykeller yaparak, marangozluktan elde ettiğin gelire sanattan elde ettiğin geliri eklerken, sanatçı olabilirsin.
Her durumda zamanın kontrolu büyük ölçüde sendedir ve yukarıda belirttiğim gelir sınırları çerçevesinde tercih ettiğin kadar kazanırsın.
Mutfak yaptırmak üzere bir marangoz atölyesine gittiğinizi düşünün, içeri giriyorsunuz, Pink Floyd çalmakta. Atölyede cam ile ayrılmış bölümdeki koltuğunda biri (muhtemelen marangoz) kara kalem heykel taslakları çizmekte. Etkileyici değil mi?
Zamanı boş geçirmek mi istersin, atölye komşunla sabah yarış bülteni alır, altılı kuponu yapmaya başlarsın, öğleden sonra yarışlar başlar, birinci ayak, eküri, beşinci koşu derken bakarsın gün bitmiş.

d) Okur, çiftçi olursun.
Artık “Okur” kavramı bizim için malum ama bu şık için tercihen Ziraat Fakültesinden veya Veterinerlik Fakültesinden mezun olmak işini kolaylaştıracaktır. Veterinerlik Fakülteleri ve ağırlıklı olarak Ziraat Fakülteleri tercih listelerinin ilk sıralarında yer almadığından, herhangi bir üniversitenin belirtilen bölümlerini kazanma ihtimalin hayli kuvvetlidir.
Çiftçi olarak yaşamayı seçeceğin yere bağlı yapabileceğin çok fazla alternatif var. Yerine göre zeytin, kavak, üzüm, ceviz, narenciye, palownia, elma vs yetiştirebilirsin. Küçükbaş ve/veya Büyükbaş hayvancılık yapabilir, mandıra kurabilirsin.
Doğanın saatine göre yaşarsın, mevsimler yapacağın işleri ve hayat düzenini belirler. Seçenekler içerisinde kendine ait zamanı en çok çiftçilikte bulabilirsin. Yıl içerisinde öyle zamanlar vardır ki günlerce evden çıkmasan birşey değişmez. Kış günleri ve geceleri okumak için, yazmak için, müzik yapmak için, hiçbir şey yapmadan oturmak için, senindir. Ve yıllar geçip, düzen oturdukça daha az çalışıp, daha çok ürün alırsın.
Çiftçilik, çiftlik hayatı kendi kendine yetebilen bir hayat oluşturmak için seçebileceğin en iyi alternatif olacaktır. Öyle bir hayat kurabilirsin ki yeri geldiğinde aylarca dışarıdan malzeme almadan yaşayabilirsin. Bakınız, kardan yolları kapanan köylerde aylarca yaşayabilen insanlar. Giderek kaotik hale gelen dünyada, olası felaket senaryolarının gerçekleşmesi durumunda, kendi kendine yetebilen, dışa kapalı bir yaşam biçimine maddi ne değer biçebilirsiniz?
Çiftçilikten elde edeceğin gelir, sahip olduğun toprağın büyüklüğüne, hayvan adedine, hasadını yapacağın ürüne bağlı olsa da kötü ihtimalle bile 7 birim kazanabilirsin. Çiftlik hayatında asıl belirleyici olan ne kadar harcadığındır. Temel ihtiyaçlarının bir çoğunu kendin karşılayabildiğin için diğer insanlar için masraf sayılan birçok kaleme para vermezsin.
Tek katlı veya iki katlı bir evin ve geniş bir bahçen olur. Doğa, kır, bayır özlemi çekmezsin, içinde yaşarsın. Çocukların ineklerin mor/beyaz olmadığını bilir, süt sağabilir ve tezek kokusunu “iğrenç” bulmazlar.
Emeklilik gibi bir beklentin yoktur, elden ayaktan düşmediğin sürece doğanın akışında yaşarsın.

e) Okur, müzisyen olursun.
Okur, müzisyen olursun. Konservatuara gidebilirsin ancak Türkiye’de modern müzik eğitimi veren devlet konservatuarları henüz yok. Yeni açılan üniversitelerde paralı modern müzik eğitimi alabilirsin. Eğer müzik konusunda yolu erken çizmişsen, dershaneye, özel derse para vermez, bu paralar ile ister yurtdışı, ister yurtiçinde müzik eğitimi alabilirsin.
İdealist bir müzisyen olup, müzik için müzik yaparsan muhtemelen güç bela karnını doyurursun. Tribüne oynarsan ve ne olsa çalarım dersen orta karar bir hayatın olur. Doğru bağlantıların ve yeterince şansın var ise şöhret bile olabilirsin. Tabii şöhret olmayı istiyorsan.
Gelirin 8 birim ile 35 birim arası değişir. (Şöhret değilsen.)
Gündüz zamanının nerede ise tamamı sana aittir. İstediğin gibi değerlendirirsin, ister ek gelir olsun der, ders verirsin, ister beste çalışırsın, istersen saatlerce bilgisayarda oyun oynarsın. Gece çalışır müzisyen insan.
İyi bir müzisyen isen ve müzik için müzik yapıyorsan (bu durumda Türkiye’de muhtelen şöhret olamıyorsun) hak ettiğinden çok azını kazanırsın. “Çalgıcı” konumundan daha fazla bir konuma sahip olamazsın toplum önünde.
Rahmetli Yavuz Çetin’in “Yaşamak İstemem” parçasının sözleri, müzik dünyasını, hayatı, modern köleliği, dayatmağı ve hüznü içeriyor.

Yaşamak İstemem
Yavuz Çetin
Bana öğretilen herşey / Bana önerilen herşey / Bana dayatılan yaşantı / İşe yaramaz bir çöplük / Yarattığınız sistemler / Kullandığımız yöntemler / Yaşamak istemem aranızda /Belki de terslik bende / Yapamadım bu düzende / Kaçacak delik arar oldum / Sürüngenler şehrinde / Eğitilmiş köpekler / Doymak bilmez maymunlar / Yaşamak istemem artık aranızda / Benden bir ruhsuz yaratmayı / Nasıl başardınız / Benden bir hissiz yaratmayı / Nasıl başardınız / Benden bir uyumsuz yaratmayı / Nasıl başardınız / Benden sizden biri yaratmayı / Nasıl başardınız / Yaşamak istemem artık aranızda

e) Okur/Okumaz, ticaret yaparsın.
Bu bizim ilgi alanımıza uzak. Kar amacı, daha çok para hırsı, kazanmak, kaybetmek, insanların sırtlarına basmak, dolandırmak, her yıl artan bütçe hedefleri oyunun kuralları içinde.
Sıfırı da tüketebilirsiniz, çok para da kazanabilirsiniz.
Paradan başka bir ilgin olmadığı için zamansızlık diye sorun hissetmezsin.
Tatminsiz bir tüketme ise hedefin, bu tercih sana göre.

f) Okur, modern prens olursun.
Bu sınıfın aslında pek seçim şansı yok. Doğumlarından itibaren gelecekleri yer bellidir: Milyar/Milyon dolarlık Aile şirketlerinde üst düzey yönetici. Zaman ve eğitim, geçilmesi gereken süreç olarak görünür.
Zamanı gelip işin başına geçtiklerinde, sahip oldukları Modern Kölelerden çok daha kötü durumda olduklarını fark etmezler.
Bu konu ile ilgili başlı başına bir makale yazmak gerekecek. Bu seçenek için önerebileceğim en doğru kitap Emre Yılmaz’ın Genç Bir İşadamına kitabı olacak.

Alternatifler uzayıp gidebilir, mesela altı aylık bir sertifika programı sonunda köpek eğitmeni olabilirsiniz. İşte size meslek. Dayatma seçeneklerin dışında alternatif çok. Mesele, hayata atılmadan önümüze konmalarında. Henüz lise seviyesinde olmasa bile üniversitelerde en azından seçmeli ders olarak Alternatif Yaşam Seçenekleri dersi olmalı.

Kaliteli, yetişmiş beyinler doğru seçimler ile hayatlarını yönlendirebilse ve istedikleri hayatı yaşayabilseler, Sistem bu kadar ucuza satın alabilir mi zamanızı? Dövüş Kulubü, tarzı saldırı sisteme...

Ne kadar tüketmek istiyorum? Nasıl bir hayat yaşıyacağımı, ne kadar kazanmak istediğimi, nasıl bir kariyerimin olacağını belirleyecek soru bu? Tüketmek istediklerimi elde etmeye çalışırken asıl tüketmekte olduğum, zamanım, enerjim, sağlığım ve hayatım mı?

Saydığım seçenekler çok mu romansı? Uzun yıllardır gitar çalan ve ders veren biri olarak, bir öğrencim gelse ve “Hocam, ben gitarı kucağıma koyup, gitar yatık halde iken bakmadan çalacam ve çok başarılı olacağım” dese. “Saçmalama, her işin bir kuralı var” derim.
Bu durumdaki haksızlığım için bakınız: Gitarist Jeff Healey.


Günün Şarkısı : Yaşamak İstemem / Yavuz Çetin / “Satılık” Albümünden
Günün Kitabı : Genç Bir İşadamına / Emre Yılmaz